2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Saygıyla Kalkan Sevgiyle Oturur
MAKALE #12507 © Yazan Psk.İlkten ÇETİN | Yayın Nisan 2014 | 6,171 Okuyucu
SAYGIYLA KALKAN SEVGİYLE OTURUR
“İnsanlar konuşa konuş anlaşırlar” atasözümüz kişiler arası iletişimin önemini vurgular. İletişim, karşımızdaki kişilerle çok yönlü bir mesaj alışverişidir. Bu mesajlar sözlü olabileceği gibi, sözel olmayan biçimlerde de karşımızdakilere iletilebilir. Mesajlarımızı karşımızdakilere iletirken mimiklerimiz, jestlerimiz, diğer bir deyişle, vücut dilimiz, iletişimimizin çok önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. İletişimimizin sağlıklı olması ve insanlarla etkin bir iletişime geçmek için, iletişimin bazı koşullarını sağlamak zorundayız. Hatta bunlar olmazsa olmazlarımız olmalı. İletişim süreçlerine baktığımızda karşımıza ilk çıkan kavram saygı. Yani iletişimin ilk koşulu karşımızdaki insana saygı duymaktır. Karşıdaki insana saygı duymadan iletişimin olması söz konusu değildir. Saygı derken kastettiğimiz karşıdaki insanı olduğu gibi kabul etmektir. Yani o insanın siyasi görüşü, inancı, dili, ırkı v.b. ne olursa olsun, bunların hepsini o insanın bir özelliği olarak görmek ve bunu kabullenmek karşıdaki insana saygı duymaktır. Karşımızdaki insanın bizden farklı düşünmesi onunla iletişime geçmeyeceğiz anlamına gelmemeli. Tam tersi, farklı düşünen insanların bizim hayatımıza farklı bakış açıları katacağını düşünmeliyiz. Dünyadaki bütün insanlar aynı düşünmüş olsaydı, bu kadar zenginliğin ve çeşitliliğin olması mümkün müydü? Elbette değildi. Elektriği bulan insan olmasa, tekerleği icat eden insan olmasa, etrafı temizleyen insan olmasa bizim şu anda birçok nimet içerisinde yaşamamız olanaksız olurdu. Her farklı düşünce özelde o insanın düşüncesi ama genelde dünyaya katkı yapan farklı bir bakış açısıdır. İletişimde saygı duymak karşıdaki insanı onaylamak ve onun düşüncesine katılmak anlamına gelmemektedir. Karşıdaki insan belki bizimle çok zıt fikirlere sahip olabilir. O insanın düşünceleri kendini bağlar. Saygı, karşıdaki insanın düşüncelerine katılmadığımızı ifade etmemek anlamına da gelmez. Saygı, bir konuda karşıdaki insanı yargılamadan kabullenmek ve daha sonra bireyin kendi düşüncelerini açıklamasıdır. Saygı bireyi koşulsuz kabul etmeyi gerektir. Bireyi koşulsuz kabul etmek ise beraberinde bireyin kendi düşünce ve duygu dünyasında birçok önyargıları ile mücadele etmeyi gerektirir. Bu da ayrı bir eğitimin ve çabanın ürünüdür. Einstein’ın da dediği gibi “Ön yargıyı yok etmek, bir atomu parçalamaktan daha zordur.” Şimdi düşünelim insanlara nasıl bakıyoruz? Karşımızdaki insanı şöyle yada böyle diye mi ayırt ediyoruz. Yoksa ona sırf insan olarak mı bakıyoruz. Ya da Yunus Emre’nin deyimi ile “Yaratılanı yaratandan ötürü severiz.” anlayışı ile mi? Saygı çeşitli şekillerde ifade ettiğimiz ya da diğerlerinden beklediğimiz bir insan tavrıdır. Tarif edilmesi ve kalıplara sığdırılması zordur. Bazen de ardına düştüğümüz bir "doğru"dur. Nasıl olması gerektiği, belli bir şeklinin olup olmadığı, evrensel olup olmadığı üzerinde tartışılmaya değer bir konudur. Ama gerçek, her neslin bir önceki neslin saygı ifadelerini çoğunlukla yadsıması ve bu konunun kuşaklar arasında "çözümsüz" bir sorun olduğu gerçeğidir. "Saygı nasıl ifade edilir? Saygı şekilleri nelerdir?" sorusundan daha derin bir soru vardır. Ancak onun cevabını bulabilirsek, o zaman saygı, şekilsel olan kimliğinden sıyrılıp bir var olma meselesine dönüşebilir: "Neden saygı duymalıyım? Bunda benim için bu kadar kaçınılmaz olan nedir?" Bu sorunun cevabını aramadan önce saygıya nelerin neden olduğundan bahsedelim. Saygı bazen korku ve endişelerden kaynaklanır. Bir şeyi, bir mevkiyi, hayatımızdaki bir değeri kaybetme korkusu bizi öğretmenimizi, işverenimizi, anne babamızı saymaya, onlara karşı zorunlu bir saygıya iter. Yaşlılara, kültürel adetlerimiz ya da sahip oldukları tecrübelerden dolayı saygı gösteririz. Bazılarına yeteneklerinden, ilerici düşüncelerinden dolayı hayranlıkla saygı duyarız. Bazıları hayatta çok ağır badireler atlatmışlardır ya da bir fiziksel engele rağmen engelleri aşmışlardır. Hayran oluruz, saygı duyarız. Bazen de kişi değil o makama saygı duyarız. Öyle görünüyor ki insan diğer insanlara değil ama insanların temsil ettikleri şeye saygı duyuyor. Başarıya, güce, zafere, tecrübeye.Saygı, ruhu tek olan farklı bedenlerde gösterir kendini. Şekilleri toplumdan topluma değişir. Modern bir insanın ilkel bir kabilenin reisine karşı mutlak bir saygı göstermesini bekleyemezsiniz. Öte yandan bir yerli için de bir kişinin bir fabrikaya sahip olması ya da bir belediye başkanı olması bir şey ifade etmeyecektir. Çünkü kendi toplumunda roller belki fiziksel güce belki de bilgisel bir otoriteye dayanıyor olacaktır. Bir inanç sahibi, ona vaaz veren kişiye, bir genç ise belki de dinlediği grubun gitaristine o kişi iyi ya da kötü olsun saygı gösterecektir. Bu biraz da hayranlıkla karışık olacaktır. Ancak hepimiz düşüncelerimiz, inançlarımız, ilgilerimiz ve içinde yaşadığımız sosyal, kültürel, inançsal, politik formlar ışığında farklı saygı şekilleri benimseyecek farklı şeylere ve kişilere saygı besleriz. Ama saygı insan için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Saygı her yerde benzer bir şekilde davranmak da değildir. Örneğin bir diskoda ya da bir barda davrandığımız şekilde bir ibadethanede davranamayız. İster diğerlerinin bizi kınamasından korkalım isterse değil. Sessiz davranmamızı gerektiren zamanlar vardır, sessiz davranmamızın saygısızlık olarak algılanacağı zamanlar de vardır. O halde mekanların ve o mekanları kullanış nedenimizin getirdiği farklı davranış şekilleri olağandır. Bir bayram gününde veya bir evlilik töreninde kıyafetlerimize ve kişisel bakımımıza gösterdiğimiz özen (ki hayatın sıradan günlerinde olduğundan farklıdır) diğerlerini ne kadar önemsediğimiz ve saygı duyduğumuzun bir işareti olacaktır, saygı duysak da duymasak da. Neden? Çünkü her toplumun, her inanç sisteminin doğru olarak kabul ettiği davranış şekilleri vardır. Bu onların evrensel doğrular olduğu anlamına gelmez, ancak belki de buluşulabilecek en ortak paydadırlar. Bu saptamadan hareketle gerçek saygının aslında niyetimizle çok ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Niyetimiz saygısızlık etmek değilken yanlış anlaşıldığımız ya da kınandığımız olmadı mı hiç? Belki de biz bir başkasını saygısızlıkla yargıladık. Burada felsefi çözüm aslında hiç bir hareketin mutlak (saygı ya da saygısızlık) olarak değerlendirilemeyeceği ancak insan, mekan, şartlar, zaman, bilgi-bilgisizlik, kültür, inançlar bağlamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Bir restoranda adap kurallarını bilmeyerek "saygısızca" hareket etmiş olabiliriz. Kırsaldan geldiysek iletişim kurmak için yüksek sesle konuşuyor da olabiliriz. Şehrin aşırı sosyal örgüsü içinde daha ince ve narin bir davranış biçimi benimsemiş de olabiliriz. Bu halde duygularını ve heyecanlarını kontrol edemeyen birine karşı kalkanlarımızı kaldırmak ve saygı eksikliğinden yakınmak oldukça olasıdır. Bir diğer konu sevgi ile saygı arasındaki ilişkidir. Bize her zaman baş başa gittikleri ve birbirleri ile dengelenmeleri gerektiği öğütlenir. Gerçek sevginin işaretleri nelerdir. Önemsemek, hatırlamak, değer vermek ve sevdiğimiz şey için mücadele etmektir. Ancak, mücadele sonucunda elde edilen şeyler bizim için önemli ve değerlidir. Ve insan ancak çok sevdiği şeyler uğruna mücadele edebilir. O halde bir şeyi çok seviyorsak onun yaşamasını, sürmesini isteriz. Ona bir alan açmaya, onu korumaya, varlığını tanımaya ve saygı duymaya ihtiyaç vardır. Gerçek sevgi saygıyı doğurur çünkü her varlık yaşanmak için kendine ait bir alana, bir "özel"e ihtiyaç duyar. Bu özeli bilmek saygı duymaktır. Bir anne çocuğunun "özel"ine girmeyerek ona saygı duyar. Bir işveren de çalışanının bir insan olduğunu hatırlayarak ona saygı besler. Bir öğrenci öğretmenini kusurlarına rağmen rehber olarak algıladığında ona saygı duyabilir ancak. Saygı kusursuzluktan doğmaz, saygı içimizdeki, her şeyi nesnel olarak görebilmek ve her varlığa hak ettiği değeri verebilmek bilgeliğinden doğar. Bilgelik ne kadar çoksa saygı da o kadar çok olur. Saygı talep edilmez, hak edilir.. Saygı görmek için saygıya layık olmak gereklidir. Saygıya layık olmak da önce kendi kendimize saygı duymak demektir. Eğer kendimizi değerli olarak hissetmiyorsak bu boşluğu diğerlerinin doldurmasını talep ederiz. Bizler çoğunlukla, değerli şeylerin dış mücadeleler sonucunda kazanıldığı masalına inandırılıyoruz. Ama eğer kendi içimizde mücadele etmiyorsak; değişmek için, daha iyi olmak için, diğerlerine örnek olmak için, kendi kusurlarımızı alt etmek için, verdiğimiz sözleri her seferinde yerine getirmemizi engelleyen iradesizliğimizi yenmek için, o halde nasıl bir güç diğerlerinin bize saygı göstermesini sağlayabilir? Diğerlerinin saygısı ancak hak edilir. Bir kez daha bizi değerli kılacak olan şeyin, kendi varlığımızı keşfetmek, başkaları yerine kendi kendimiz olmak, düşünen, duygulara ve iradeye sahip bir varlık olarak kendimizi ne çok küçük ne de çok büyük hissetmek ve önce kendi varlığımıza saygı duymak olduğunu anlamaya çok ihtiyacımız var. Böylece diğerlerine de saygı duymak için çok sayıda sebebe sahip olacağız..
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Saygıyla Kalkan Sevgiyle Oturur" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     12 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İlkten ÇETİN Fotoğraf
Psk.İlkten ÇETİN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi259 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İlkten ÇETİN'in Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Saygıyla Kalkan Sevgiyle Oturur' başlığıyla benzeşen toplam 2 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendine Sevgili Misin? Şubat 2022
► Bilişsel Çarpıtmalar (Düşünce Hataları) ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:28
Top