2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Terapi&danışmanlık Esnasında Sorunlar Şüpheler
MAKALE #12509 © Yazan Uzm.Psk.Sinem MALKOÇ | Yayın Nisan 2014 | 3,792 Okuyucu
Terapi esnasındaki sorunlar ve şüpheler
Aşağıda bir psikoterapi esnasında ortaya çıkabilecek sorunlar ve şüpheler bir araya getirilmiştir, ancak bunlar kesinlikle ortaya çıkacak diye bir kural da yoktur. Bu tarz ‘’engeller’’ ile sizin güveninizi sarsmak istemiyoruz, aksine size bir psikoterapideki süreçleri açıklama konusunda katkı sağlamak istiyoruz. Zira bir terapinin her zaman uyum içerisinde ve düzgün bir şekilde ilerlememesi, aksine bazen sorunlar, şüpheler ve hatta tedirginlik durumunun ortaya çıkması çok normaldir.
Bu tür deneyimler olumsuz olarak değerlendirilmemeli, bazen bu deneyimler şahsi problemlerin çözümü ya da daha derin bir anlayış için yardımcı olmaktadır. Size, terapiniz esnasında ortaya çıkabilecek kararsızlık durumunda ne yapabileceğiniz ile ilgili bilgiler vermek istiyoruz. Böyle şüphe ve sorunların sık sık konuşulması ve terapistler aracılığıyla açıklanması uygun olacaktır. Bazı durumlarda da sabretme ya da şahsi beklentilerin değiştirilmesi gerekli olabilmektedir. Hiçbir şey değişmediğinde ve kararsızlığınızın devam etmesi durumunda terapiyi sonlandırmak ya da terapisti değiştirmek zorunlu bir netice olabilir.

• ‘’….’nın doğru olup olmadığını bilmiyorum.’’
• ‘’Peki bu ne ifade ediyor?’’
• ‘’Tabi ki her şey iki taraflıdır’’
• ‘’Aslında çok da … değil’’
• ‘’Gerçekten o kadar hasta mıyım?’’
• ‘’Bu yüzden doğru şekilde ilerleme kaydedemeyiz’’
• ‘’Ne yapmalıyım?’’
• ‘’Ne kadar da uzun sürdü!’’
• ‘’Harika bir tür …’’
• ‘’Sonraki seansı düşünüyorum da …’’
• ‘’Kendini ne kadar da değiştirdin …’’
• ‘’….’nın doğru olup olmadığını bilmiyorum.’’


Terapistinizin, probleminizi doğru şekilde anlamadığı düşüncesine sahipseniz,

birçok seanstan sonra problemlerinizin anlaşılmadığı düşüncesine sahipseniz, terapinin türü ya da şekline karşı itiraz etmenizi gerektirmektedir. Bu düşüncenizi gözden geçirin ve düşüncenizin kendiliğinden yok olacağı inancına düşmeyin. Bir terapist, sizin sorunlarınızı anladığını ve bunlarla ilgili olduğunu size yansıtmıyorsa, terapi ilişkisi için önemli olan ön koşullardan biri eksik demektir. Terapist sizin anlamadığınız kavramlar ile konuşuyorsa, sizin anlamadığınız ya da kısmen anladığınız mesleki terimler ya da yabancı sözcükler kullanıyorsa, bu sizin göz yummanız gereken bir konu değildir. Terapist, durumu sizin için anlaşılır şekilde açıklamaya özen göstermek durumundadır. Ayrıca biz günlük hayatta başka şeylerden bahsederiz, birbirimizi dinlemeyiz ve bazen de anlaşmak istemeyiz: Ancak bu bir terapide olamaz ve olmamalıdır. Anlamadığınız sözcükler, kavramlar kullanıldığında bunların ne anlama geldiğini sorun. Açık olmayan imalar tekrar tekrar yapıldığında, ne kastedildiğini kavramaya çalışın. Tekrar böyle bir hisse kapılırsanız da terapistin sizin sorunlarınızı dikkate almadığını ya da bu problemlerle ilgilenmediğini ifade edin.

‘’Peki bu ne ifade ediyor?’’

Terapist tarafından önerilen önlemlerin, yöntemlerin size gerçekten yardım edip edemeyeceği konusunda kuşkuya düştüğünüzde.
‘’Terapistim saatler boyunca anlattıklarımı sadece dinledi. Sonrasında da eşimi yanıma almadan yalnız tatile çıkmamı tavsiye etti. Bunu nasıl yapabilirim ki? Bunu yapamam!’’ Sizin bu tür şüpheler ile uğraşabilmeniz, birçok etkiye bağlıdır; örneğin bugüne kadar bu türden önlemlerle nasıl deneyimler edindiğinize ve terapinin hangi aşamasında bulunduğunuza. Terapinin başlangıcında seans sürecine ya da terapistle olan anlaşmanıza sert bir şekilde itiraz ederseniz, verimli bir terapi süreci için gerekli olan önemli ön koşullar sağlanmamış olur. Terapistinize, alınacak önlemlerin başarıya ulaşacağına inanmadığınızı hemen söylerseniz, onun motivasyonunuzdan ve hazırlığınızdan şüphe duymasına neden olursunuz. İyi bir terapist, kendi çabasını hemen ortaya koymaz, aksine her şeyden önce sizin tedavi motivasyonuyla ilgilenir: Bu terapiyi neden istiyorsunuz? Bu terapiden ne bekliyorsunuz? Mutlaka sizin tepkinizi dikkate alacaktır.

Tedavi yaklaşımı hakkındaki temel ve derin şüpheler bir terapi için daha çok ya da daha az anlamda bir sondur. Bir terapist, örneğin size tekrar tekrar ebeveynlerinizle ya da sizin geçmişinizle ilgili yaşadıklarınızı soruyorsa, ancak yine de terapide bu deneyimlerle ilgilenilmediği konusunda eminseniz bir uyuşmazlık ortaya çıkabilir. Ya da terapist, sizinle bir sonraki seansa kadarki sürede dik başlı çocuklarınıza karşı nasıl davranacağınız konusunda anlaşmaya varmayı deniyor. Ancak siz bu deneyin yarardan çok zarar sağlayacağından eminsiniz. Soğukkanlı olan terapistler sizin isteklerinize saygı gösterirler ve sizin gerçekten istemediğiniz şeyler için girişimde bulunmazlar. Bunun yanı sıra terapistin önerilerinin başarı vaat edip etmediği konusunda sizi meslekten olmayan biri olarak öngören genel kurallar yoktur. Bu duyguları terk edin ve şüphelerinizi ifade edin.

‘’Tabi ki her şey iki taraflıdır’’

Terapi sürecinde kendinizi geçici olarak kötü hissettiğinizde

Çok da nadir olmayan bir şekilde ek zahmetler verilerek ve bazen de ek ağrı ve sıkıntılar çekilerek ilave tecrübeler ve gelişmeler elde edilmek zorundadır. Örneğin sürekli korunaklı ve iyi bir şekilde yaşayan bir kadın evliliği süresince fedakârlık yaparak diğer insanların ve özellikle de kocasının ihtiyaçlarına uyum sağladığını ve bunlara boyun eğdiğini fark ediyor. Kendisinin bu şekilde alt tabaka olarak tutulmasının onu sürekli daha depresif ve sinirli yaptığını idrak ediyor. Terapide kadının alışılmış rolüne devam etmeyi isteyip istemediğine ya da bundan kurtulmayı denemeyi isteyip istemediğine karar verilmelidir. Terapistler, kadının kocasına karşı daha az saygı gösterdiğinde büyük olasılıkla ek tartışma ve münakaşaların ortaya çıkacağını bilir. Belki de bu çatışmalar nedeniyle kadın bir süreliğine kendisini kötü hisseder, ancak terapide, bazı adımların atılabileceğini ve bunların onun için akıllıca olabileceğini öğrenir.

Peki ama bu ‘’geçici’’ nedir? Tabi ki uzun vadede ek yükler ile daha iyi hissedeceğiniz ihtimali bulunmaktadır. Peki neden geçici bir kötüleşme durumuna katlanmak zorunda kalasınız? Gelecekteki ek problemler işaret edildiğinde ve belirtildiğinde, bununla neyin anlatılmak istendiğini ve bu yük süreçlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini sorun. 30 ile 50 seanslık bir terapi öngörüldüğünde ve 10 – 15 seans sonra kendinizi terapi iletişimi nedeniyle eskisine göre daha kötü hissettiğiniz duygusuna kapılırsanız bunu ifade edin. Geçmişteki sıkıntı verici ve hasta edici deneyimleri hatırlamanızı zorunlu olarak dikkate alan terapistler bulunmaktadır. Bu varsayım mutlaka doğru olmak durumunda değildir. Terapi esnasında geçmişteki sıkıntı verici olaylardan kaynaklanan tartışmalar sizi daha da kötü hissettirdiğinde, terapinin avantaj ve dezavantajlarını dikkatlice gözden geçirin.

‘’Mutlu bir evliliğiniz var mı?’’

Terapistler, kendinize sakladığınız şeyler ve deneyimleri sorduğunda

Bazı hastalar, terapi esnasında baskı altında kalmaktan, bazı şeyleri söylemek ya da yapmaktan korkarlar. Başlangıçtaki bu güvensizlik aşağıdaki korkuları tetikler: Bana ne soracak? Her şeyi söylemek zorunda mıyım? Uygunsuz olan ya da önemsiz diye düşündüğüm konularla ilgilenmek zorunda mıyım? Nahoş ya da huzursuz edici sorulara cevap vermek zorunda mıyım? Belki de terapist size bunlar hakkında konuşmanın neden önemli olduğunu açıklayacaktır. Örneğin terapist tedavi sürecinde hastanın tarif ettiği bu korkuların daha önce yaşanmış olası bir tecavüz vakasına gideceği düşüncesine kapılabilir. Ya da terapist, hastanın tarif ettiği daha önceki zorlukların büyük bir kısmının kocanın alkolikliğine gideceğini tahmin ediyordur. Bu durumda, sizin için ilk bakışta nahoş, huzursuz edici ya da yeterince korkunç olmayan bağlantılar kurulur. Böyle durumlarda sizin için şu kural geçerlidir: Kendi içinizde neyi saklamak istiyorsanız, onu saklayın. Bir terapide tüm sorulara cevap verme zorunluluğu yoktur. Terapi, bir günah çıkarma değildir, daha çok, sizin bir konu ile ilgili bir şeyler söyleyip söylememe konusunda özgür olduğunuz bir ortamdır.


Diğer taraftan terapi size tabi ki başka konular hakkında ya da sizin alışık olduğunuz şeklin dışında konuşma olanağı sunmalıdır. Terapistler bunun için eğitim alırlar ve siz bu olanakları ve seçenekleri bir terapi esnasında kullanabilirsiniz.

‘’Aslında çok da … değil’’

Size nahoş ya da can sıkı gelen şeyleri yapma konusunda kendinizi köşeye sıkışmış hissettiğinizde

Burada da bir önceki paragrafta geçerli olanlar geçerlidir. Bazı durumlarda size nahoş ya da can sıkıcı gelen durumların üstesinden gelmenin terapinin amacı olabileceğini göz önünde bulundurmalısınız. Örneğin diğer insanlardan korktuğunuzda ya da onlara karşı güvensizlik duygusuna kapıldığınızda, davranış terapisi, sizin için can sıkıcı olan bu tür durumlarda doğruyu bulabilmek için bilinçli olmanızı ve bunu öğrenmenizi amaçlamaktadır. Bu tutum için önkoşul, terapi seanslarında pratik alıştırmalara yeterince hazırlanmanız ve bunu gerçek hayatta uygulayabilmek için motive olmanızdır. Örneğin bir terapist siz diğer insanlardan korkuyorken sizi sokakta insanlarla konuşmaya ya da toplum içerisinde dikkat çekici şekilde davranmaya teşvik edebilir. Siz, bu tür can sıkıcı ve zor durumlarla başa çıkmayı ve korkulan ve de can sıkıcı olan sonuçların normalde olmayacağını fark etmeyi öğrenmelisiniz.

Size terapi seansları esnasında muhtemelen sizin için can sıkıcı ve alışılmadık olan davranış şekilleri önerilecektir. Örneğin bazı terapistler, önlerindeki boş sandalyede ‘Kendi Korkuları Oturuyor’muş gibi onunla konuşması konusunda hastalarını teşvik edebilirler. Böyle bir öneri size yapay ve yabancı geliyorsa, bu öneriyi tabi ki uygulamak zorunda değilsiniz.
Tüm bu davranışlar kabul etmeyi önkoşul sayar, bu anlamda terapistin teklifini ve yorumlamalarını anlamanız gerekir: Bunlar öneridir, kesinlikle emir değildir.

Terapistin size temas ettiği durumlar da olabilmektedir. Kısa süre yayınlanan bir çalışma, bazı terapistlerin örneğin kollarına dokunarak, onların sırtını sıvazlayarak ya da onlara sarılarak hastaları ile dert ortağı olduklarını ya da onlara yakınlaştıklarını ifade ettiklerini belirtmektedir. Vücut odaklı terapilerde bu durum daha sık ortaya çıkar. Eğer bu yakınlaşma size nahoş geliyorsa, bunu açıkça reddedin. Bu durum cinsel içerikli ima ya da temaslar için de kesinlikle geçerlidir.

‘’Gerçekten o kadar hasta mıyım?’’

Terapinin sizin zaaflarınızın etrafında döndüğü ve güçlü yanlarınızın unutulduğu hissine kapıldığınızda

Bir psikoterapide bir hastanın problemlerinin ve zorluklarının ön planda olması ve bunların ayrıntılı şekilde gündeme gelmesi şaşırtıcı değildir. Nihayetinde bu problemler hastaların terapiye gelme nedenidir.
Bir terapide problemleri anlatmadan, onları açıklamadan ve diğer problemlerle bağlantı kurmadan öteye gidilmemesi (ya da kısaca terapistiniz ile doğru olmayan şeyleri konuşmaktan öteye gidememeniz) ek zorluklar ortaya koyabilmektedir. Böyle bir gelişmenin desteklenmesi terapistin dili ve sözcük seçimi ile gerçekleşmektedir. Terapistiniz, örneğin sizin hareketlerinizde, deneyimlerinizde ya da düşüncelerinizde sadece zaaf, güvensizlik, korku, çaresizlik, beceriksizlik, paranoya ya da isteksizlik emareleri görme eğiliminde ise, sizin kendi gücünüzün farkına varmanız ve bunu problemlerinizin çözümünde kullanmanız gereksiz şekilde zorlaşabilir.

Psikoterapistlerin kullandığı mesleki dil de sürekli karşı karşıya gelmeniz durumunda ve her şeyden önce bu terimler ile anlatılmak istenilenin gerçekte ne olduğunu bilmediğiniz durumunda heves kırıcı olabilir (Örneğin ‘’Kişilik bozukluğunuz var, … çok düşük düzeyde özgüven, … çok düşük düzeyde özgüven duygusu, içgüdülerinizi kullanmıyorsunuz … sosyal yeterlik eksik, …çatışma yeterliliğiniz yok’’ gibi cümleler).

Bu kapsamda psikoterapi araştırmalarının, terapistiniz tedaviyi sizin kişisel yetileriniz ve güçlü yönlerinizin fark edilmesi ve bunların desteklenmesine yönlendirdiğinde tercihen tedavinin başarısının beklenmesi gerektiğine işaret ettiğini bilmeniz gerekir. Bunun yanı sıra hastanın yeteneklerinde bir oryantasyondan da bahsedilir. Bu açıdan siz terapistin sizi güçsüz, hasta, çaresiz ya da zayıf görünmenize neden olacak bir davranışına karşı çıkmada tamamen haklısınız. Terapistin davranışları ile cesaretinizi kırdığı, sizi güçsüz kıldığı ya da moralinizi bozduğu düşüncesine tekrar kapılırsanız bunu terapide sert şekilde dile getirin.

‘’Bu yüzden doğru şekilde ilerleme kaydedemeyiz’’

Terapistiniz sizden kendisinin daha baskın olduğu bir anlaşma talep ettiğinde

Bu türden deneyimler her şeyden önce bir davranış terapisinde mümkündür, çünkü bu terapide bu tür anlaşmalar ya da ev ödevi diye adlandırılan çalışmalar uygulanır. Örneğin yeme davranışı bozukluğunuz varsa, bir davranış terapisti, sizin ilerleyen haftalarda net olarak belirlenmiş yeme ritmi ya da belirli yeme hızına sahip olmanız gerektiğini söyleyebilir. Depresif bir ruh haline sahipseniz ve sabahları yataktan çıkamıyorsanız, örneğin hafta da en az üç gün saat dokuzdan önce uyanmayı kararlaştırabilirsiniz. Bu türden anlaşmalar, her şeyden önce bir probleme odaklanıldığında, siz hasta olarak bu bağlantıyı görebildiğinizde ve bunu takip etmeye karar verdiğinizde mantıklıdır. Buna uymayacaksanız davranış terapisini bırakın.

Anlaşmalara uymadığınız takdirde o ana kadarki süreç dikkatlice gözden geçirilir. Terapistiniz buradaki nedenleri ve motifleri soracaktır. Bu davranışları inkâr etmek ya da küçük adımlarla ilerlemek mantıklı olabilir.

‘’Ne yapmalıyım?’’

Terapistinizden somut bilgiler ve yönlendirmeler istediğinizde

Bazı psikoterapistler, problemlerin çözümleri ya da değişiklik için daha az somut katkıda bulunmayı savunmaktadır. Özellikle hastanın problemlerini ya da kendisini yeni bir açıdan anlamasının ya da yorumlamasının amaçlandığı terapilerde (psikoanalitik terapilerde ya da konuşma terapilerinde) bu görüş uygulanır. Burada hasta olarak, terapistin çok az konuştuğu düşüncesine kolayca kapılabilirsiniz. Ya da tam tersi olarak, terapistler esas noktanın problemlerin kişisel olarak değerlendirilmesi olduğu kanısına kapılabilirler. Bu açıdan yönlendirmede bulunarak ya da tavsiye vererek size çözüm sunmaktan az ya da çok kaçınabilirler.

Bir terapistin somut bilgiler ve yönlendirmeler sunma oranı onun tedavi etme yöntemi ve de kişisel tutumuna göre belirlenir. Kural olarak psikoanalitik ya da konuşma terapisine uygun psikoterapiler size birçok somut yönlendirme ve tavsiye verme konusunda uygun olabilirler. Öncelikle terapide somut yönlendirmeler isteyip istemediğinizi ya da sizinle birlikte bir kişinin problemleriniz üzerine yoğunlaşmasını isteyip istemediğinizi düşünün. Psikoanalitiğe ya da derinlik psikolojisine dayanan psikoterapiler somut ve görünür değişiklik isteklerinde daha az uygundur.


‘’Ne kadar da uzun sürdü!’’

Sonuca daha hızlı ulaşmak istediğinizde

Bilindiği üzere psikoterapi hemen sonuç vermez. Sonuçlar için biraz beklemeniz gerekmektedir. Terapistler de değişiklikleri bir an önce ortaya çıkarmak için birbirlerinden farklı telaşlar içerisinde. Bazı terapistler sonuca hızlıca ulaşmak için tercihen belirli hipnoz tekniklerini kullanıyorlar. Buna karşın bazı terapistler de hastalarının bu sabırsızlığının tedavi edilmesi gereken problemin ta kendisi olduğunu düşünmekte.

Terapiniz için gereğinden fazla sabır da göstermek zorunda değilsiniz. Son yıllarda bilimsel çevrelerde artan anlayışa göre 20 ile 30 seans arasında süren kısa terapilerin çok daha uzun süren terapilerle eşit etkilere sahiptir. 20 seans sonrasında hissedilir değişiklikler ortaya çıkartmayan terapiler için sabırsızlığınızı sakin bir şekilde ifade edin.

‘’Harika bir tür …’’

Terapistinizi kişisel olarak daha yakından tanımak istediğinizde

Bilimsel çerçevenin dışından baktığımızda bir terapi aslında arkadaşlık anlamında da bir ilişkidir: İki kişi sürekli olarak bir araya geliyor, yoğun şekilde kişisel problemler ve zorluklar hakkında sohbet ediyorlar, olaylara birlikte yaklaşıyorlar ve problemlerle birlikte başa çıkmayı deniyorlar. Bu şartlar altında sempati ve bağlılık da geliştirilebilmesi tuhaf karşılanacak bir durum değil. Bu durum çok sık olmasa da hastanın terapistine âşık olmasına kadar gidebiliyor.

Hasta olarak terapistinizi daha yakından tanımak istediğinizde, bunu doğrudan dile getirebilirsiniz: tabi ki bunu kendinize de saklayabilir ya da bunu başka kişiler ile konuşabilirsiniz. Çoğu durumda bir psikoterapist sizin kendisini kişisel olarak yakından tanıma istediğinizi geri çevirir: bu şu anlama gelmektedir; örneğin terapist size kişisel herhangi bir mektup yazmaz ya kendisine gelmiş böyle bir mektuba cevap vermez, sizinle bir akşam yemeği için randevulaşmaz ya da size hediyeler almaz. Bir terapistin soru üzerine kendi kişisel özellikleri ya da kendi hayatıyla ilgili bilgileri sizinle paylaşması gibi durumlar da söz konusu olabilir. Daha yakın bir ilişki ciddi bir psikoterapi süreci açısından uygun değildir.

Bu, psikoterapistlerin bazı hastaları tarafından ifade edilen yakınlaşma isteklerini sadece bir problem olarak gördükleri anlamına gelmez. Aksine bazı terapistler, bu istekleri terapinin iyi şekilde ilerlediğine dair bir işaret olarak değerlendirirler. Yine de bu terapistler hastalarının bu isteklerini kabul etmezler, çünkü hasta ve terapist arasındaki kişisel ve özellikle de cinsel birliktelik tabu olarak ve hatta mesleki hata olarak değerlendirilir.


‘’Sonraki seansı düşünüyorum da …’’

Terapi seanslarına bağımlı olma hissine kapıldığınızda

Bazı hastalar bir psikoterapi sürecinde seanslara bağımlı kaldığı hissine kapılabilirler. Bu, onların sürekli bir sonraki seansı bekledikleri ve sadece bu seanslar esnasında kendilerini nasıl hissettiklerini anlatabildiklerini düşünmeleri anlamına gelir. Seanslar çok sık gerçekleştiğinde, hastaların terapistlerini çok sevdiği durumlarda ve problemleri hakkında bir başkasıyla böyle yoğun şekilde konuşamadıkları durumlarda bu türden bir bağlılık çok daha büyük bir şekilde ortaya çıkabilir. Seanslara belli ölçüde bağlı olma hissine geçici olarak kapıldığınızda bu temelde bir sorun teşkil etmez. Bu, sizin ilk planda yeni yollar bulmada hala desteğe olan ihtiyacınızı göstermektedir. Bu aynı zamanda, sizin bu seansları ciddiye aldığınızı da gösterir.

Diğer taraftan, sizin tüm düşünce, duygu ve işlerinizi tahmin edilemeyen bir süre için sadece terapinize bağlıyor olmanız bir psikoterapinin mantığına aykırıdır. Bu yüksek önem sırası sadece, siz terapiyi geçici bir aşama olarak kavradığınızda mantıklı olur. Örneğin, seanslar arasındaki süreyi uzatarak ya da terapinin ne zaman biteceğini kafanızda önceden belirleyerek bir mesafe kat edebilirsiniz. Terapiden edinilen deneyimleri daha da güçlendirerek günlük hayata yansıtmayı denemeniz genel olarak uygundur. Böylece her bir terapi seansının anlamı ve önemi sizin için daha artabilir.

‘’Kendini ne kadar da değiştirdin …’’

Pozitif yöndeki değişikliklere sevindiğinizde, ama çevreniz buna uyum sağlamadığında

Bir psikoterapi ile çok şey değiştirilebilir. Bu değişiklikler hem bir hasta olarak sizde hem de çevrenizde, arkadaşlarınızda, eşinizde, aile bireylerinde, iş arkadaşlarınızda ya da çevrenizde bulunan diğer kişilerde gerçekleşebilir. Siz, bu reaksiyonların çevrenizdeki tüm kişilerde her zaman pozitif karşılanmaması durumu için kendinizi ayarlamalısınız. Bir örnek bu durumu daha iyi açıklayabilir: terapi neticesinde ailesine ve evde yaşayan ebeveynlerine karşı daha özgüvenli davranmayı başaran genç bir kadın ile tanıştınız. Bu kadın boş zamanlarında kendi başına bir şey yapmaya da başladı. Bu gelişme muhtemelen eşinin ve ebeveynlerinin hoşuna gitmeyecektir. Bu yüzden aile içerisinde yeni problemlerin ortaya çıkmasında kadın suçlanacaktır. Uygun olmayan bu durumlarda kadın kötü bir düşünceye kapılacak ve sonunda da terapinin değeri ve işlevi hakkında şüphe duymaya başlayacaktır. Böylece hasta için gerçekleşecek sonraki pozitif etkiler tekrar çok düşecek hatta bazı durumlarda da tamamen ortadan kaybolacaktır.

Terapinin neticesinde davranışlarınızı başkalarının (tanıdıklar, akrabalar, iş arkadaşları ya da arkadaşlar) beğenmediği şekilde değiştirdiğinizde, çevreniz ile sorunlar yaşamanız çok olasıdır: örneğin öncesine göre daha çok sözü geçsin isteyen bir şekilde ya da başkalarını daha az düşünen şekilde davrandığınızda. Bazı durumlarda çok çaba sarf ederek ulaşılan gelişmeler diğerlerinin reaksiyonları yüzünden tekrar gerileyebilir.

Bu sorun ile başa çıkabilmek için genel kurallar bulunmamaktadır. Çoğu terapist, çevrenizdeki önemli kişileri terapi esnasında planlanan değişikliklere dahil etmek gerektiğinden bahseder. Bu mümkün değilse ya da bunu yapmak çok zor ise, çevrenizden alacağınız olası reaksiyonları önceden düşünmeniz ve bunları yeni davranışlarınızın uygulanması ve planlanmasında göz önünde bulundurmanız gerekir. Terapistiniz sizi bu konuda destekleyecektir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Terapi&danışmanlık Esnasında Sorunlar Şüpheler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Sinem MALKOÇ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Sinem MALKOÇ'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Sinem MALKOÇ Fotoğraf
Uzm.Psk.Sinem MALKOÇ
İzmir
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi49 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Sinem MALKOÇ'un Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Terapi&danışmanlık Esnasında Sorunlar Şüpheler' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:51
Top