2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yarık Ruhlar
MAKALE #14447 © Yazan Uzm.Psk.Hülya MACİT | Yayın Mart 2015 | 3,303 Okuyucu
Neden bu kadar çok şiddet var günlük hayatın içinde? Neden rekabet ve hırs bu kadar değerler üzerinde söz sahibi olmaya başladı? Neden başkalarının hayatına karşı bu kadar duyarsızlık söz konusu? Neden bazı insanlarla tartışmaya girildiğinizde kendi algılarınızdan hatta hafızanızdan bile şüphe duymaya başlasınız? Neden ilişkiler bu kadar kaotikleşti ve süresi kısaldı? Neden olaylara ötekinin gözüyle bakmakta bu kadar yetersizlik yaşanıyor? Neden artık bütün yaşam amacı sadece kendini iyi hissetmek üzerine kurulu? Neden herkes sorumluluğu hep ötekine atma çabası içinde? Neden fanatizm ve vefa bu kadar birbirine karışmakta? Neden …

Bu uzayıp giden sorular listesinin cevabı belki de insan ruhunun sahip olduğu yarılmadır. Bu ruhsal yarılma insanoğlunun dünyaya geldiği andan itibaren nörobiyolojik gelişimine bağlı olarak oluşur ve en geç üç yaş civarında kapanması beklenir. Tabii kapanmış olması ideal olandır. Fakat derin bir yarık olarak kalması da mümkündür. Bu yarığın tamamen kapanması veya derin bir şekilde kalması iki uç durum olarak kabul edilirse bu iki uç arasında farklı düzeylerde geniş bir yelpaze söz konusudur. Bu yelpazenin bir ucu normalliğe öbür ucu belli bir düzeyde gerçeklikten kopmaya kadar uzanabilir. Buna bağlı olarak da farklı kişilik organizasyonu problemleri çıkar karşımıza. Peki bu ruhsal yarılma nasıl oluşmaktadır?

Kişilik yapılanmasını basite indirgediğimizde şunu görüyoruz: bebek dünyaya geldiğinde dürtülerden müteşekkil bir varlıktır. Doğadaki diğer yaratıklardasn çok da farklı değildir. Fakat zamanla önce anne-çocuk ikili sistemi ile başlayan daha sonra da anne-baba-çocuk üçlü sistemi ile devam eden etkileşimler sayesinde bu dürtüsel vahşiliği ehlileştirmeye başlar. Yani gerçek hayatın sınırlılıkları sayesinde dürtülerini belli bir süre tutmayı, bekletmeyi hatta gerekirse bastırmayı öğrenir. Tabii bu süreci kimileri daha ılımlı bir atmosferde yaşantılarken -ki bunu anne ve babanın (ya da onların yerine geçenlerin) kişiliği ve buna bağlı çocuğa karşı tutumları belirler- kimileri bu kadar şanslı olmayabilmekte. Bu etkileşimlerin niteliğine hatta niceliğine bağlı olarak çocuk anne ve babasının zihinsel temsillerini ruh dünyasına atar. Peki ya çocuğun kendisiyle ilgili zihinsel temsili nasıl oluşacak? Çocuk kendisi dışındaki şeyleri gözlemleyebilme şansına sahip iken tüm bu matriksin içinde kendini görme imkanı maalesef yoktur. Kendisiyle ilgili algıları ancak onunla etkileşim içinde olan ilk bakıcısı -ki bu ya anne ya da onun yerine geçen başka bir kişidir-üzerinden dolaylı yoldan oluşur. Dolayısıyla çocuğun ihtiyacı olduğunda yanında olabilen, onu sükunetiyle teskin edebilen, ihtiyaçlarını sezebilen, zamanında karşılayabilen, ilgili, duyarlı, dingin bir anne çocuğa kendisinin iyi bir şey olduğunu hissettirirken, çocuğuna eş duyumla yaklaşamayan, sinirli, depresif, anksiyöz anne çocuğa kendini kötü hissettirecektir. Hatta bazen anne çok da olumsuz niteliklere sahip olamasa dahi çocuğa kendini kötü hissettirebilir. Örneğin anne çalışmak zorundadır ve küçük bebeğini bir kreşe veya bir aile büyüğüne bırakmak zorundadır. Anne için çok doğal gibi görünen bu olayı çocuk zihninde bir terk edilme olarak algıladığından, anne çocuğun zihninde bu olayla ilgili kötü bir annedir. Anne akşamları eve gelip çocuğuyla ilgilendiğinde, ona sarıldığında, meme verdiğinde bu kez çocuğun zihninde iyi bir anne olur. Çocuk bu anlık veya çok kısa deneyimlere bağlı olarak kendi yaşamış olduğu duyguya göre hem kendiyle ilgili algılarını ve hislerini hem de anne ile ilgili algılarını ve hislerini böler. İşte çocuğun zihnindeki bu iyi ve kötüden oluşan iki kutup yaşamın ilk döneminde birbirinden ayrı tutulur. Fakat nörolojik gelişimine bağlı olarak hafızası, muhakemesi vs. geliştikçe aslında deneyimlerini bütünleştirerek annesinin iyi ve kötü yanları olmasına rağmen tek bir anne olduğunu, kendisini de ne tümden kötü ve değersiz ne de tümden iyi ve muhteşem bir varlık gibi algılar. Artık zihinsel gelişimine bağlı olarak o da annesine karşı empatik olmayı öğrenmiştir denilebilir. Tabi tüm bu süreç ideal bir gelişim sonucunda gözlenebilir.

Fakat maalesef bu süreç her zaman böyle ideal şartlarda gelişmez. Ebeveynlerin kendi kişilik örüntülerindeki zaaflardan kaynaklanan, çocuğa karşı yetersizlikleri, ruhsal yapıdaki iki kutbun birleşmesine olanak sağlamaz. Bu iki kutbun birbirinden bu kadar uzak kalması da bünyelerindeki olumlu ve olumsuz duyguların birbiriyle nötralize olmasına imkan vermez. Dolayısıyla bu yapılanmaya sahip bireylerin hem kendilerine hem de kendileri dışındaki dünyaya dair algıları ve hisleri ya ak ya karadır. Yaşam felsefeleri "ya hep ya hiç"tir. Bir an başarılarını veya olumlu niteliklerini abartarak kendilerini dev aynasında görebilirken, en ufak bir hayal kırıklığında kendilerini berbat hissedip deprese olabilirler hatta intihara kadar gidebilirler. Aynı şekilde başkalarına karşı da böyle uç duygular hissederler. Bir an karşı tarafı kutsayıp, idealize ederken en ufak bir hatada yerin dibine sokup, nefret edebilirler.

Ruhsal yarık yüzünden birbirinden uzak duran iyi ve kötü duygular çok şiddetlidirler. Bu şiddetleri ve yoğunlukları yüzünden birey kötü uçtaki duyguları yaşantılamak istemez ve sürekli kendini iyi hissetmek için çabalar. Peki bunu başarmak için ne yapar? Öncelikle kişi içindeki iyi parçayı kötü parçadan ayrı tutmak zorundadır. Çünkü kötü parçadaki olumsuz duygulara dayanamaz. Orda değersizlik, yetersizlik, çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk, korku vs. vardır. Bu parçayı kendi içinde tutmaya bile tahammülü yoktur. Bunu kendi dışına atıp kendinden uzaklaştırmak zorundadır. Bu da genel olarak yakın ilişki içinde olduğu bir kişidir. Örneğin; çift uzun zamandır mutsuz ve çatışmalı bir birliktelik içindedir. Kadın kocasına sürekli kendisini anlamadığını, ihmal ettiğini, yeterince duyarlı ve romantik davranmadığına dair şikayetlerde bulunarak onu bunaltıyordu. Hatta kendisini aldattığına dair şüpheleri bile vardı. Oysa erkek karısını seviyor ve onunla olması gerektiği kadar da ilgileniyordu. Evi ve işi dışında başka bir hayatı olmamasına rağmen kadın kendisiyle fazla zaman geçirmediğinden yakınıyordu. Durumun arka planına bakıldığında kadının çocukluk yaşantılarından kaynaklanan çok derin bir sevgi ve ilgi boşluğu vardır. Karşı taraf ne yaparsa yapsın bunu doldurması ve onu memnun etmesi imkansızdır. Kadın eşinin en ufak bir uzaklaşmasında kendini değersiz, çaresiz vs. hissetmektedir. Ama bunun sorumlusu asla kendisi değildir. Kesinlikle eşidir. İçindeki tüm olumsuz vasıfları ona yansıtarak kendi masumiyetini ve iyi hissetme halini korumaya çabalamaktadır.

Tabii böyle bir suçlama karşısında karşı taraf da bu yansıtılan nitelikleri üstlenir farkında olmadan. Erkek de kendini gitgide beceriksiz, yetersiz, ve kötü biri olarak algılamaya başlar. Daha fazla para kazanmak için ek iş yapar, ev işlerinde karısına yardım eder, ona pahalı hediyeler alır, romantik ortamlar hazırlar. Fakat kadının mutsuzluğu ve tatminsizliği gün geçtikçe artar ve erkek kendini daha da yetersiz ve değersiz hissetmeye başlar. Kadın erkeğe tıpkı kendi hissettiği gibi hissettirmeyi başarmıştır. Yani kadının içindeki kötü parça artık erkeğin içine atılmıştır. Daha sonra da bu yetersiz, değersiz erkekle birlikte olmaya devam ederek kendi iyi ve haklı yanını korumaya ve kanıtlamaya çalışır. Böyle her bakımdan yetersiz bir erkeğe katlanarak aslında ona bir lütufta bulunmaktadır. Fakat bunca şikayetine rağmen kadın kocasından asla ayrılmaz. Bu tür bağımlılıklar ayrılması en zor olanlarıdır. Çünkü, kişinin kendini görece daha iyi hissedebilmesi için diğerinin kötü görünmesine gereksinimi vardır.

Kişinin içindeki kötüden kurtulmanın en kolay yolu ise ötekini değersizleştirmektir. Böylece diğeri/diğerleri değersiz oldukları sürece kendisi görece de olsa değerini korumuş olur. "herkes o kadar aptal ki kendimi yalnız hissediyorum" diyen biri aslında kendi değersizlik duygularından kurtulabilmek adına herkesi aptal yerine koymaktadır.

Kendi iyi olma durumunu korumanın bir diğer yolu inkardır. Derin ruhsal yarılması olan kişiler ne kendilerinin ne de diğerlerinin iyi ve kötü yanları olduğunu aynı anda görmeye tahammül edemezler. Çünkü daha önce de bahsedildiği gibi yaşam felsefeleri "ya hep ya hiç"tir. Karşılarındakini iyi olarak algıladıkları zaman onu idealize ederler. Dolayısıyla onun bütün kötü özellikleri inkar edilip yok sayılır. Sonra en ufak bir olumsuzlukta bu kişi en dip noktaya kadar değersizleştirilebilinir. Bu durumda da tüm iyi yönleri inkar edilir. Hatta daha önce bu kişiyle ilgili hissedilen olumlu duygular da toptan inkar edilir. Örneğin iki arkadaş birlikte ortak bir iş kurarlar. Ortaklardan biri diğer arkadaşının ne kadar dürüst, ne kadar güvenilir, ne kadar becerikli biri olduğunu cümle aleme anlata anlata bitiremez. İlerleyen zamanlarda işle ilgili ortaya çıkan ufak bir problem kişinin arkadaşına karşı tüm duygularını aniden değiştiriverir. Bu sefer ortağının tam bir sahtekar olduğunu, kendisini nasıl dolandırdığını, ne kadar aptal ve tembel olduğunu anlatmaya başlar. Bu duygulardaki şiddetli geçiş o kadar barizdir ki kendisine daha önceki tutumu gösterilse bile sanki daha önce bunlar hiç olmamış gibi bir tavır sergileyebildiği gibi daha önceki hislerinin kendi saflığı ve iyi niyetinden kaynaklandığını da ifade edebilir. Tabii başka bir olay üzerine hisleri tekrar toptan olumluya da dönüşebilir. Doğal olarak öngörülebileceği gibi böyle bir kişiyle ilişkiyi devam ettirmeye çalışmak çok zordur. Karşı taraf kendiyle ilgili sabitliğini kaybeder ve çaresizlik çıkmazı içine düşer.

Bu ve benzeri ruhsal savunma mekanizmaları derin ruhsal yarılması olan bireylerin kendini iyi hissetmek adına kullandığı başa çıkma yöntemleridir. Ayrıca görüldüğü gibi bu kişiler mekanizmalarını kullanmak için hep bir diğerine ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla böyle bireylerle gerek partner gerek arkadaş gerekse de iş ilişkisi içinde olmak çok zordur.

Uzman Psikolog Hülya Macit

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yarık Ruhlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Hülya MACİT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Hülya MACİT'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Hülya MACİT
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Hülya MACİT'in Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Yarık Ruhlar' başlığıyla benzeşen toplam 10 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendini Kontrol Ocak 2017
► Empati Aralık 2016
► Ergenlik Ne Demektir? Nisan 2015
► Cinselliğin Dili Mart 2015
◊ Narsisizm Kültürü-I Ocak 2017
◊ Terapiden-I Ekim 2016
◊ Terapiden-Iı Ekim 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:27
Top