2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İlginç Psikoloji Deneyleri ve Dil-Düşünce Üzerine
MAKALE #15489 © Yazan Psk.Yetkin KUŞAN | Yayın Ekim 2015 | 6,617 Okuyucu
Dille düşünce arasındaki bağ insanlık tarihiyle ve medeniyetiyle eşgüdüm halinde ilerlemiştir. İlk sesleri çıkaran insan, buna uygun da düşünce sistemi geliştirmiş, kendi yazgısını buna göre dizayn etmiş ve kuşaklara gerek genetiğiyle gerekse kültürüyle aktara gelmiştir. Bu bağı sonrasında yunan filozofları başta olmak üzere keşfetmiş ve düşünce kelime bağının önemi üzerine pek çok düşünce sistemi yine düşünürlerce oluşturulmuştur.
İnsanın kendi iç dünyasına ve dünyadaki somut-soyut imge ve olgulara karşı ifade süreci bir yana, kendi gerçekliği ve evren gerçekliğiyle temas kurması; hatta ve hatta kendisi olmasının ayniyeti belki de dilden geçmekte. Bir gerçekliği ifade etmek veya onun ontolojik(varlık felsefesi) serüveni de dil üzerinden kurgulanır. Bu masanın dilde ‘masa’ kelimesi olmadan varolamayacağını göstermeyeceği anlamına gelmez. Anlaşılmak ve anlaşmak üzerine de bir kurgu değil. Sonuçta pek çok kavramı üretmeyen ama basit seslerle anlaşan hayvanlar alemi de kendi içinde yürüyen senfonik bir sistemle türünü devam ettirebilmektedir. Bu kelimenin tam manasıyla görüngünün üzerine çıkan ve varoluşsal dinamikleri içine alan insanın algılayışını içeren düşünceyle ilgili(mi)dir? Bu da tartışmaya değer başka bir konu aslında. Düşünce dediğimiz şey, insanın kendisini anlamlandırma sürecinde kendisini en çok kıyasladığı diğer canlı hayvanların asıl olan ayırt edici temeli midir? Veya hayvanlarda düşünmekteler midir?
Hayvanlarla ilgili psikoloji deneylerini bu manada incelemekte yarar var. Bu anlamda 31 yaşında ölen papağan Alex’ten başlayabiliriz. I. Pepperberg'in, Boston Brandeis Üniversitesi'nde 1977 yılından bu yana yürüttüğü araştırmalarda, Afrika papağanı hayvanlarda konuşma ve düşünme yeteneği üzerine davranışlarıyla ilgili şaşkınlıkla karşılanabilecek önemli veriler sağlamıştı. Alex, bildiği sözcükleri birleştirerek yeni adlar üretebiliyordu. Örneğin, muz ve kirazı çağrıştırdığından kırmızı elma istemek için 'muzkir' gibi daha önce duyulmamış adlar üretebiliyordu. ('banana' ve 'cherrie' den 'banerry'). Yüz elli sözcüğün üzerine çıkan sözcük haznesi olan bu papağanın yeni sözcük üretme yeteneği değerlendirildiğinde ne denli iş başardığını şuradan anlayabilirsiniz: Günümüzde bile günde 100 kelimeyle iletişim kuran kişiler ve insan canlısının geçmişinde belki de totalde bu kelime dağarcığına sahip olduğu düşünüldüğünde…
Hayvanlar üzerine pek çok psikoloji deneyi bulunmaktadır. Ancak bunların birçoğu metabolizmanın hareketine dayalı refleksleri de içine alanları kapsar. Bu anlamda sirklerdeki gösteri hayvanlarının ödül ceza sistemine dayalı davranışlarını buna bağlayabiliriz. Daha derin bağlar kurmak ve anlamlar çıkarmak ise bir miktar idrak ve en az iki şey arasında bağlam kurmayı, yani düşüncenin belirli periyodunu kapsar.
Skinner'e göre insan davranışsal koşullar sonucu dili edinir. Diğer dil edinim teorilerinin aksine insanda konuşabilme yetisinin doğuştan varolmadığına inanan Skinner, dil edinim sürecini bir bina yapımına benzetir. Dil öğrenme mekanizmasının yerine olgusal olarak dili kavrama kabiliyetini koyar. Bu bağlamda Skinner dil edinim sürecindeki bir çocuğa "Rastlantısal olarak ortaya çıkan davranışın kazandırıldığı edimsel koşullanmanın edilgen öznesi" olarak bakar. Edimsel koşullanmayı bu manada değerlendirmek için yine başka bir hayvan deneyi olan Skiner’ın fare deneyini incelemek gerekir.
Kendi adını verdiği Skinner Kutusu ile tanınır. Bu kutu basit bir düzenek ile kurulmuştur. Manivela olarak adlandırılan kısım, her basışta yiyecek veya su gelen bir kısımdır. Yapılan deneyde, bir fare, bu kutuya konur. Farenin manivelaya her basışında, yiyecek veya su verilir. Bir süre sonra daha fazla yiyecek ve su almak için, içgüdüsel olarak, farenin manivelaya basışında artış gözlemlenir. Burada oluşan durum, farenin yaptığı bir davranış sonucunda olumlu ve hoş bir karşılık almasıdır. Farenin manivelaya basma hareketi, yiyecekle pekiştirilmiştir. Hatta deneyin ilerleyen safhalarında, fareye ayırt etme davranışı öğretilir. Kutu, içinde bir ışık yanarken fare manivelaya basarsa yemek verilir, fakat ışık söndüğünde fare manivelaya yönelirse yiyecek verilmez. Gözlemciler, bir süre sonra, farenin bu durumu kavradığını, ışık açıkken defalarca üst üste manivelaya bastığını fakat ışık söndüğünde yiyecek verilmeyeceğini deneyimlediği ve bildiği için manivelaya hiç basmadığını gördüler. Yani, fare, ışığı bir uyarıcı olarak kavramış ve ışığın yanmasına veya sönmesine göre davranışını belirlemiştir.
Düşünce sistemlerinde ilkel ve basit de olsa hayvanların da yer alabileceğine dair deneyler devam edecektir. Ama zaten insanı asıl ayıran şey düşünceden çok ‘düşündüğünü düşünme-muhakeme’ ve konuşma yetisidir. Bu yetide kişi değerlendirmeler ve sorgulamalar yapabilmekte. İnsan bu anlamda önceden edindiği deneyimleriyle yeni deneyimini kıyaslamaktadır.Ayrıca beynindeki düşünce izdüşümü sembollerle (kelimeler) üreten bir makine gibi aktif haldedir. O halde dünyayı algılamak ve kelimelerle kendi öz bilincine haiz olmak da kelimelerle yakinen ilişkili.
İnsanın dünyayı anlamadan önce kendisini anlamasının daha değerli olduğu kanaatindeyim. Bu minvalde Şah Hatayi’nin “Evvel kendin kendin tanı, sonra ele nazar eyle” sözleri ve Dertli Divani’nin “Cahiller kendini aklar, Kamiller özünü yoklar” kıtaları derin anlamlar ifade etmekte. Dil hem bir organı ifade eder, hem yeri gelir düşünceyi. Çoğunlukla da söylemi… Kelimelerle iç içe olur. Düşüncelerle duygularla da… Yine Mevlana’nın “Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.” sözleri de düşünce, duygu ve davranışın dil nazarında ne tür ifadeler taşıdığının önemini yansıtmakta. Dil çoğunlukla konuşmak ve davranış üzerine lanse edilse de Mevlana’nın kastettiği terbiye, düşünce gelişimine tekabül etmekte; bunun da duyguyu onardığı, düzenlediği ve geliştirdiği üzerine bina edilmektedir. Sonuç olarak da dışarı çıkan ürün olan konuşmak eylemi, bizi temsil eden ‘dile gelen’ bir tasarımdır.
Kelimeler olmasaydı düşünce de olmazdı fazla iddialı bir önerme olurdu. Fakat şu önermenin makul olduğunu düşünüyorum: kelimelerin beyindeki anlam haritasını geliştirdiği, sonrasında bu haritada gezinmeyi hızlandırdığı ve yine anlam derinliği sağladığı.
Gelmiş geçmiş en büyük kültür sanat insanlarından birisi olan William Shakespeare’in (1564-1616) , 30 000’e yakın kelimeyle ürünlerini ortaya koyduğu değerlendirilmiş. Herhangi bir nesneye bakan iki kişinin, aynı nesnede aynı şeyleri görmesi beklenebilir mi? Örneğin bir kapıya, ağaca, kuşa bakan iki kişinin. Bunun akli görüngüsünü adeta bir tomografi aleti gibi yansıtabilmek epey enteresan olurdu. Hele bir de 30 bin kelimeyle düşünen kişiyle 2000 kelimeyle aynı nesneye ve/veya canlıya bakan insanları. Bir kayaya vuran damlanın etkisiyle çağlayanın etkisi aynı olabilir mi? Hele de çağlayanın aktığı yerde bıraktığı dev kazanını düşününce.( Çağlayanın aktığı yerde bıraktığı derin oyuk) Aktığı yerde kelimenin tam manasıyla ‘derinlik’ bırakan bir çağlayanın.
Buraya kadar anlattığım şeyler kelimenin düşünceyle sıkı ilişkisi olduğunu kapsamakta. Ama düşünce eşittir kelime demenin yine fazla abartılı olacağı kanaatindeyim. Düşüncenin ana arterlerinden birisidir kelimeler. Ama yine de şunu da unutmamak gerekir: düşünceyi besleyen birçok yan kanal da arterler kadar değerlidir. Öyle ya! Kelime bu kadar değerli ise en çok fikri üretenlerin bulmaca şampiyonları olacağını beklemek gerekirdi. Düşünce sisteminin gelişimi çok daha ayrıntılı değişkenleri içermektedir. Öncelikle bunun bir erdem ve haz olduğu güdüsünden yola çıkan kişi, kendisi başta olmak üzere dünya üzerine düşünme mesaisi harcamaya başlamakta. Tabi bunu yaparken de zaten kelimelerin değerini görür ve yeni kelimelerle daha farklı açılımlar yapma heyecanını duyar. Sözlerimi Goethe’nin tam da bu söylediğimin hazzı ve inancını bütünleştiren şiiriyle tamamlıyorum. Dil ve düşünce üzerine ikinci ve bu konudaki bir sonraki son yazımla görüşmek dileğiyle.
“Güneşin gezegenleri selamlamaya durduğu,
Seni dünyaya ödünç veren gündeki gibi,
Varsın durmaksızın büyüsün o günden beri,
Dünyaya adım atarken uyduğun yasa gereği.
Böyle olmasın, kaçamazsın kendinden
Bunu söyledi kâhin kadınlar, peygamberler bunu söyledi;
Ne zaman parçalayabilir ne de herhangi bir güç,
Yaşayarak kendini geliştiren, belirlenmiş biçimi…”
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İlginç Psikoloji Deneyleri ve Dil-Düşünce Üzerine" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Yetkin KUŞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Yetkin KUŞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Yetkin KUŞAN Fotoğraf
Psk.Yetkin KUŞAN
Antalya
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi36 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Yetkin KUŞAN'ın Yazıları
► Düşünce ve Dil Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR
► Düşünce Hataları Psk.Merve EKŞİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'İlginç Psikoloji Deneyleri ve Dil-Düşünce Üzerine' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Doğa, Şehir ve İnsan Haziran 2017
◊ İyimser Düşünmek Ocak 2015
◊ Okuma Alışkanlıkları Aralık 2013
◊ Sınav ve Ruh Hallerimiz Kasım 2013
◊ Med Cezir Manzaraları Kasım 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:18
Top