2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sebepleri ve Sonuçlarıyla Duygu Yoğunluk ve Yoksunlukları
MAKALE #16803 © Yazan Psk.Namık ACAR | Yayın Haziran 2016 | 8,799 Okuyucu
Duygusal ihtiyacı karşılayacak ve duygusal dengelenmeyi sağlayacak duygusal doyumla buluşma haline "duygusal dengelenme" diyoruz.Bunun fazlasını ise "duygusal yoğunluk",eksiğini de "duygusal yoksunluk" olarak tanımlıyoruz.Duygusal yoğunluk da duygusal yoksunluk da aslında duygusal dengelenmenin bozulmuş halidir ve ülkemiz gibi denge bilincinin oturmadığı bir toplumda sıkça görülür.İnsan aslında duygusal değil ama çok renkli duyguları olan bir varlıktır.Duyguların görevi ise yaşamın insanın yaşamı hissetmesini sağlamak ve yaşamı anlamlandırmaya katkıda bulunmaktır.Bu anlamda olumlu duyguların insanlarda motive edici olduğu,olumsuz duyguların ise motivasyonlarını bozduğu bir gerçektir.Ancak şu ununtulmamalı ki duygular yaşamı yönetmek için değil,hissetmek içindir ve bir insan yaşamı duygularıyla yönetiyorsa mutlaka duygusal dengelenme ile ilgili bir sorunu vardır.Kaldı ki insan yaşamı akıl ve mantık dünyası ile yönetmelidir.Bu dünyanın malzemesi de bilgidir.Bilgi ise eğitim ve yaşayarak öğrenme yoluyla elde edilen anlama,anlamlama va anlamdırma işlevi gören öğrenilmişliklerdir.

Duygusal dengelenmenin iki temel kaynağı vardır.Bunlardan birinicisi aile,ikinicisi ise sosyal çevredir.Ergenlikle birlikte bu zincire karşı cinse duyulan ihtiyaç gereği karşı cinste eklenir.İnsan sevgiyi ve diğer duyguları ilk olarak içinde büyüdüğü çekirdek ailede öğrenir ve yaşamaya başlar.Ailenin duygusal dengelenmeyi sağlayıcı nitelikte bir yaklaşımla çocuk büyütebilmesi önemli ölçüde sorunsuz,samimi ve bilinçli olmasına bağlıdır.Çünkü sorunlu ailelerde çocuklar da bir süre sonra o sorun silsilesinin bir parçası olur,o sorunlardan olumsuz etkilenir ve duygusal demoralizasyon yaşarlar.Aslında ailedeki duygusal dengelenme aynı zamanda birey sosyal yaşam aşamasına geldiğinde diğer sosyal ilişkilerde de başarılı olmasının altyapısıdır.Bu nedenle tüm yaşamı etkileyen ve belirleyen ilişkilerin temelinin ailede atıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ülkemizde her ne kadar toplumun duygusal olduğunu düşünsek de duyguların doğru ve sağlıklı paylaşımı maalesef sorunlu bir alandır.Bunun da kaynağında aslında yanlış olan ve bilimsel doğrulara dayanmayan aile yapımız yatmaktadır.Evet duygular insanın yaşamı yaşam gibi hissetmesinde önemlidir.Ama burada duygular ile mantık dünyamız arasında bir dengenin kurulması fevkalade önemlidir.Normalde görev ve işlevi yaşamı hissetmek olan duyguların ülkemizdeki insan yaşamında yaygın olarak işlevinin ötesine geçtiğini ve yaşamı yönetmede öne çıktığını görürüz.Bunda en önemli pay doğru olmayan yetişme tarzının ve aile yapısınındır.Çünkü duyguların eksikliği daha çocukluk döneminden itibaren "duygusal yoksunluğa",fazlalılığı ve etkinliği ise "duygusal yoğunluğa" sebep olmaktadır.Her iki durum da yaşamı yönetmemizde oldukça önemli olan duygusal dengelenmeyi bozmaktadır.Doğru bir duygusal dengelenme için en başta çekirdek aile yaşamında duyguların doğru öğrenilmesi,yeterli ölçüde paylaşılması ve dolaylı olarak değilde direkt aktarılması gerekir.Bazen öyle örneklerle karşılaşırız ki aile aslında çocuğunu çok seviyordur ama sevgisini doğru ve açıktan aktarmayı beceremediği için çocuk duygusal yoksunluk yaşıyordur.Burada ailenin sağlıklı ve bilinçli olması kadar duygusal paylaşım noktasında açık olmasının da önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Üzülerek ifade etmeliyim ki aslında ülkemizde aile yapısı çoğunlukla sağlıksızdır.Bilgi toplumuna henüz dönüşemediğimiz için maalesef aile yaşamı ile ilgili olarak geleneksel öğretiler ön plandadır ve bunların büyük çoğunluğu bilimsel doğrularla çelişmekte ve günümüz yaşamını kapsamamaktadır.Ülkemizde boşanma oranı %24'tür.Ama kimse kalan ailelerin çok sağlıklı ve mutlu yaşadıklarını zannetmesin.Aile gibi aile olobilmiş aile oranımız %5-6 civarındadır.Diğer aileler ise kerhen veya katlanma üzerinden beraberliğine devam etmektedir.Çünkü ülkemizde boşanma halen kanıksanmış değildir,yadırganmaktadır.Buna bir de ülke genelinde kadınlarımızın ekonomik özgürlüğünün olmaması ve evliliğin onlar için aynı zamanda geçim kaynağı olması eklenince ortaya bu günkü aile manzarası çıkmaktadır.Fiilen beraber ama ruhen ayrı...
Bu nedenlerle duygusal dengelenmenin temeli olan aile içi paylaşımların yeterince sağlıklı olmadığı bir toplumda yaşadığımızı,buna bir de sistemsizliğin getirdiği ratgeleciliğin eklenmesiyle işin iyice çığırından çıktığı bir gerçektir.Çünkü bilgi ve sistem toplumlarında oturmuş ortak standartlar vardır.Diğer toplumlarda ise rastgelecilik,ben merkezli doğrular ve kişisel standartlar vardır.Böylesi toplumlarda insan ilişkilerini besleyen ortak paydalar olmadığı için paylaşımların ve ilişkilerin sağlıklılığı çok tartışma götürür.Ülkemiz özelinde söyleyecek olursak aslına köklü gelenekleri olan bir toplumdur ve bu geleneklerin bir kısmı oldukça toparlayıcıdır.Ancak paylaşım kalitesi açısından en başata da dini sebeplerle kadın ve erkeklerin ayrıştırılmasının çok uzun senelerden beri mutabık olunan ortak paydalar üretmeye engel olduğu ve kerhen bir uyumla yaşamın sürdürüldüğü aşikardır.Ailede duyguların çocuğa aktarımında sağlıklı ölçüler bilinmezse,erişkinlikte ise ortak paydaları oturmamış ve her kafadan bir sesin çıktığı bir toplumda yaşanırsa o toplumda zaten paylaşım kalitesi de bunun sağlayacağı duygusal dengelenme de büyük darbe yemiş olur.Zaten prensipte hiç bir şey tam yanlış veya tam doğru değildir.Önemli olan ve bir şeyin doğruluğunu belirleyen ölçülerdir.Az yoksunluk yaratarak,çok bezginlik yaratarak dengeleri bozar.Bu nedenle her şeyde "kararı yarar" noktasının bulunması önemlidir.Zaten toplum olarak bizim yanlışlarımızın başında da ölçülendirmelerle ilgili hatalar gelmektedir.Ya çok seviyoruz yaşamı duygu deryasına çeviriyoruz ya da yeterince sevmiyor veya sevgimizi yeterince yansıtmıyoruz paylaşımsızlık deryası yaratıyoruz.

Bilinmelidir ki çocuklukta kurulamayan duygusal dengeler ergenlik yıllarında insanları tetikleyici bir rol oynamaktadır.Duygusal olarak dengelenmemiş bir genç kızın yaşadığı duygusal yoksunluğu karşı cinsten karşılamaya yönelmesi bazen erken ve yanlış ilişkiler yaşanmasına yol açmaktadır.Duygusal olarak dengelenmemiş delikanlı ise başta yanlış arkadaşlar ve alışkanlıklar olmak üzere bir dizi riskle başbaşadır.Hep söylediğimiz bir şey vardır;"doğru bitirmek istiyorsanız doğru başlamasını bilmelisiniz".Yanlış başlayarak doğru bitirmek zordur.Çünkü önce yanlış başlangıcın kabullenilmesini ve sonra da bunun düzeltilmesi için doğru adımların atılmasını gerektirir.Bu noktada biraz yüzleşme,özellikle de insanların kendileriyle yüzleşmede zorlandıkları bir toplum olduğumuzu,bunda gururun çok önemli bir engelleyici faktör olduğunu vurgulamak isterim.Maşallah kimse kendisine eksiği, yanlışı kolay kolay yakıştıramıyor ama daha doğrusunu nasıl yaparım diye de bir arayışa girmiyor.Bu özelliği insanlarımızın çoğunun sorunlarını kabullenmediği ve çözmek girişiminde bulunmadığı için sorunlu ve mutsuz bir yaşam yaşamasına sebep oluyor.Birçok insan bu özelliğinin bedelini yaşamında maalesef çok ağır ödüyor.Gurur da dahil olmak üzere her şey doğru ölçüleriyle öğrenilmiş ve oturtulmuş olsaydı işte bu sıkıntıların bir çoğu da yaşanmamış olacaktı ve insanlar daha mutlu bir yaşam sürebileceklerdi.
Toplum olarak kabul etmemiz gerekiyor ki bilimsel süzgeçlerden geçmiş doğrularla ölçülendirilmiş oturmuş ortak paydaları,ortak standartları olan bir toplum değiliz.Bu bir çok insanımızda başta duygusal dengelenme olmak üzere bir çok dengenin yeterince doğru oturmamasına,insanlar arasında doğru ve normallerin çok farklı olmasına ve bu sayede çok yüksek bir çatışma potansiyeline sebep oluyor.Biz bu yanlışların sebebi değiliz ama mahkumu da olmamalı ve düzletmeye yönelerek insani normalleri aramaya koyulmalıyız.Çünkü kimsenin yedek veya bir ikinci yaşamı olmayacaktır.Kanaatimce yaşam dene servet dengelenmemiş duygulara,yanlış oturmuş ölçüler ve alışkanlıklara,olmayan standartlara kurban edilecek kadr ucuz değildir,olmamalıdır.
Dengelenme sorunları çoğunlukla değişik kişilik bozukluklarına yol açar.Bu tip psikolojik sorunlar genellikle tek başına kişisel çabalarla çözülmez.Bu nedenle olabildiğince geciktirmeden psikolojik destek alınması önemli ve gereklidir.Bir insan için mutlu bir yaşamdan büyük zenginlik,huzurdan öte bir servet yoktur.Bunların elde edilmesinin koşulu da bazı sebeplerle ortaya çıkmış olan dengelenme bozukluklarını çözmek ve bu sayede dengeli bir yaşama kavuşarak mutlu ve huzurlu bir yaşama hazır hale gelmektir.Dengelerini kendi dünyasında kuramamış insanların doğal olarak diğer insan ilişkileri de,evlilik ilişkileri de sorunlu olmaya adaydır.Herekese doğru yüzleşmeler ve sorunların gölgesinde değil de çözümlerin keyfinde bir yaşam tavsiye ediyor ve diliyorum.Sevgiyle...
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sebepleri ve Sonuçlarıyla Duygu Yoğunluk ve Yoksunlukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Namık ACAR Fotoğraf
Psk.Namık ACAR
Kocaeli (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi13 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Namık ACAR'ın Makaleleri
► Duygusal Yoğunluk Psk.Mesut KARTAL
► Şiddet ve Sebepleri Psk.İbrahim ERTABAK
► Boşanma Sebepleri Psk.Mehmet Emin KIZGIN
► Yeme Bozuklukları ve Sebepleri Psk.Berivan ŞENTÜRK
► Depresyon Nedir? Sebepleri ve Tedavisi Psk.Gülcem YILDIRIM
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Sebepleri ve Sonuçlarıyla Duygu Yoğunluk ve Yoksunlukları' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Evlilik Bilinci Şubat 2024
► Psikolojik Sağlamlık Ocak 2024
► Kötümserlik Sendromu ÇOK OKUNUYOR Eylül 2022
► İlişki Yorgunluğu Ağustos 2022
► İlişkilerde Uyum Sağlayıcı Esneklik ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Evlilik Öncesi Desteği ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Çözüm Odaklı Olma Şubat 2022
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:19
Top