2007'den Bugüne 92,327 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Stres ve Tedavisi
MAKALE #5946 © Yazan Psk.Burçak DEMİRKAN | Yayın Kasım 2010 | 6,909 Okuyucu
Stres Nedir?

Hızla ve değişen ve gelişen hayat şartları altında, sosyal bir varlık olan insanın, fiziksel ve ruhsal sınırlarının zorlanması ve tehdit edilmesi karşısında, değişik tepkiler ile bu değişime uyum sağlama çabalarına girmesi kaçınılmazdır. Günümüzde değişim o kadar çok ve hızlı yaşanmaktadır ki, insanlar, hangi sosyal ortamlarda olurlarsa olsunlar ve hangi işi yaparlarsa yapsınlar yaşamlarının büyük bir bölümünü kendi sınırlarını zorlayarak sürdürmek zorundadır. Dolayısıyla tüm insanlar stresli bir ortamda yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle de stres kavramı, günlük yaşantımızda çok sık karşılaştığımız bir kavram haline gelmiştir (Örnek Aydın, 2006: ss. 133-134).

Stres terimi, fizikten gelmektedir ve anlamı, vücudu bozma eğiliminde olan bir basınç ya da gerilimdir. Psikolojik bir görüş ise stresi, düzeltmek ya da başa çıkmak için mücadele etmemiz gereken bir semptom olarak görülebileceğini söyler (Lazarus, 2005, s. 99).

Stres yaşantısı en genel anlamıyla şöyle tanımlanabilir: İç ve dış ortamdan kaynaklanan etkenlerin, birey tarafından tehdit edici ya da zararlı olarak değerlendirmesi sonucunda, bedensel ve psikolojik boyutlarda ortaya çıkan aşırı uyarılma halidir (Aydın, 2006 s. 3).

Sonuç olarak stres, herhangi bir uyarıcı karşısında organizmanın gösterdiği tepkilerin bütünüdür denilebilir. Bir başka ifadeyle o, çevresel uyarıcı ile kişinin davranışı arasındaki etkileşimin ürünü olmaktadır. Bu açıdan da kavramın uyarıcı, davranış ve etkileşim boyutları bulunmaktadır (Silah, 2005: 151).

Stres Yaşantısının Çeşitleri

Stres yaşantısı kaynağına göre, beş grupta toplanabilir. Bunlar:

1. Gündelik yaşamın basit geriliminden

2. İş ve okul yaşamından

3. Fiziksel çevreden

4. Bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim alanlarındaki değişmelerden (gelişimsel stres), toplumsal ve teknolojik değişmelerden ve

5. Travmatik yaşam olaylarından kaynaklanan stresli yaşantılardır. Bunlar arasına, bireyin yalnızca akılcı ve gerçekçi olmayan inanç, düşünce ve bilinci düzenleme biçimlerinden kaynaklanan, kişinin kendi kendine yarattığı gereksiz stresi de ekleyebiliriz (Aydın, 2006, s. 6).

Olumlu ve Olumsuz Stres Kavramları

Stresin bir dengesizlik durumu olmasına ve olumsuz etkilerine karşın uyum sağlama sürecinde olumlu ve güdüleyici etkileri de bulunmaktadır. Selye, stresi etki ve sonuçları açısından olumsu stres ve olumsuz stres olmak üzere iki biçimde tanımlamaktadır (Aydın, 2006, s. 7).

Öncelikle yaşamda kalmak, daha sonra ise, gelişmek, başarılı olmak, doyumlu ve mutlu bir yaşam sürmek için bir miktar stres gereklidir. Yaşamda stresin hiç olmaması da önemli bir stres kaynağıdır; çünkü biraz stres yaşamı sürdürmek, sorunlarımızı çözmek, yaşamın kalitesini arttırmak için bizi harekete geçirir. Önemli olan, bu gerilimi nasıl kullandığımızdır. Bu tür stresler, kişiliği zenginleştirip güçlendirerek başka zorlanmalara karşı dayanıklılığı arttırmaktadır. Kendine güven ve mutluluk sağlamaktadır. Kişisel gücümüzü ve mutluluğumuzu arttıran stres olumlu bir strestir (Aydın, 2006, s.53).

Biraz stres hareketlerimizi motive etmede yardımcı olarak, bizim için iyi olurken çok fazla stres, haddinden fazla periyodlarla ortaya çıkarsa kişiyi fiziksel ve psikolojik problemlere götürebilir. Birçok bilimsel çalışma Akut ya da Kronik Stres’in, çok büyük miktarda sağlık problemlerine neden olduğunu ortaya çıkarmıştır. Japonya’da insanların aşırı çalışmaktan öldüklerinin raporları bulunmaktadır. Yüksek tansiyon, migren ve mide düzensizliklerinden asabiyete, depresyona ve paniğe neden olan problemlerin neredeyse tümü, stresle ilgili durumlardır. Bazı araştırmaların işaret ettiği gibi stres, bağışıklık sisteminde bazı düzensizlikler oluşmasını tetiklemektedir. Herkes, tek olduğu için stresle baş etmenin sadece bir tane en iyi yolu yoktur (Lazarus, 2005, ss. 99-100).

Kişisel Stres Unsurları

Kişi ve kişinin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan beş temel unsur, stres kaynağıdır. Bunlar:

1. Bireyin kişiliği: Streste kişilik önemli bir öğedir. Stresin yaratacağı etki, kişilikle görevin gerekleri arasındaki ilişkiden daha çok etkilenmektedir.

2. Kişinin Özel Hayatında Stres Yaratan Olaylar: Çalışanın, iş icabı ortaya çıkan birçok çatışmalı durum karşısında enerjiye gereksinimi olur. Bu enerjinin iş dışında özel hayatında tükenmiş olması, kişinin iş yaşantısında mücadele gücünü azaltır.

3. Kişinin Fiziksel Durumu: Kişinin fiziksel açıdan iyi durumda olması strese direnç göstermesini kolaylaştıracaktır.

4. Stres Yaratan Diğer Durumlar: İnsanların stres düzeyi hızla değişen dünyada yaşayan insanların daha fazla yakınmalarına neden olacak kadar yükselmiştir. Stres yaratan durumlar, kişinin kontrolünü kaybetmesine neden olur.

5. Kişisel Kariyer: Örgütte çalışan her kişi için planlanmış olan kariyer politikası, stres yaratan bir diğer etkendir. Terfi, emeklilik, transfer gibi kararları verirken yönetimin elinde herkese rasyonel davranılacağını gösteren kriterler yoksa, çalışanlar yöneticilerin kariyer konusunda adil davranmadığını düşünüyorlarsa bu durumda stres düzeyi düzelecektir (Baldık, 2004, s. 439).

Stresli Yaşamın Belirtileri ve Neden Olduğu Sorunlar

Bireyin fiziksel ya da psikolojik bünyesinde ortaya çıkabilecek, hastalık öncesi belirtileri; arzu, gayret, canlılık, ezveri yitimi ve aşırı yorgunluk olarak gözlenebilir. Bu süreçte fizyolojik bünyenin işleyişindeki kas uyumu bozulur, bünyede kontrol edilemeyen bir kasılma görülür. Gerilimler artar, sürekli gerilim bireyin psikomotor uyumunu bozar. Uykuda düzensizlikler sonucu ilişkilerde kopmalar ortaya çıkar, gece kabusları görülmeye başlanır. Fiziksel ve psikolojik tepkilerdeki kontrolsüzlükler sonucu ilişkilerde kopmalar ortaya çıkar. Bu konuda birey, insanlar kaçarak yalnız kalmayı, uzak durmayı tercih edebilir.

Stresin en önemli sonuçlarından biri de; bireyi kendi benliği ve çevresine yabancılaşmasıdır. Bu durumda da birey güçsüzdür, kendini anlamsız bulur, normsuz yaşar, toplumdan ve kendinden uzaklaşır, kendi değerini ve toplumsal değerlerini algılayamaz.

Stresin hastalık hastalık düzeyine erişmemiş ve hastalık öncesi gözlenebilecek bedensel ve psikolojik belirtileri aşağıda sunulmuştur.

Bedensel Stres Belirtileri

- Aşırı iştahsızlık

- Aşırı oburluk

- Sürekli yorgunluk ve halsizlik

- Sıklıkla görülen migren türü baş ağrıları

- Düsensiz uyku

- Sinirsel ağrı ve şikayetler

- Değişik organlarda kramplar ve adele spazmları

- Yüksek tansiyon, kalp atışlarında artma, ellerde titreme, nefes darlığı

- Mide bulantısı, ishal veya kabızlık

- Aşırı hassasiyet, duygulanma

- Cinsel ilişki kurmada isteksizlik, korku

- Ağrı kesici ilaçlara aşırı düşkünlük ve bunun sonucunda ortaya çıkan mide kanamaları

Psikolojik Stres Belirtileri

- Aşırı tedirginlik, sürekli kaygı, korku, endişe içerisinde olmak

- Alınganlık, duyarlılık, şüphecilik, sinirlilik, saldırganlık ve güvensizlik içerisinde olmak

- Duygusal tepkisizlik, hayattan zevk alamama, yaşam tutkusunu yitirmek

- Hasta olmaktan korkmak, hasta olduğu duygusuna kapılmak, ölüm ve kaza korkusu yaşamak

- Sık sık frütrasyonlar yaşamak

- Kendine güvenmeme, suçluluk duygusu ve komplekslere kapılmak

- Sıklıkla fobik reaksiyonlar yaşamak

Stresin Neden Olduğu Hastalıklar

Bu grupta yer alan stres sonuçları, bireyin beden ve ruh sağlığını ağır derecede etkileyenlerdir. Bu rahatsızlıkların başlıcaları şunlardır:

- Kalp ve damar hastalıkları

- Solunum sistemi rahatsızlıkları

- Uyku bozuklukları

- Mide ve bağırsak ülserleri, sindirim sistemi kanserleri

- Obsessif-Kompülsif nevroz

- Aşırı içki ve ilaç kullanmaya bağlı akciğer ve karaciğer kanserleri

- Kısmi ya da tam felç durumları

- Migren türü baş ağrıları

- Cinsel sapmalar ve güçsüzlükler

- Deri rahatsızlıkları

- İstem dışı kas gerilimleri

- Nevrotik ve psikotik bazı hastalıklar (Silah, 2005: 162-164).

STRES BOZUKLUKLARI ve TEDAVİSİ

1. Post Travmatik Stres Bozukluğu

2. Akut Stres Bozukluğu

1. Post Travmatik Stres Bozukluğu

Post Travmatik Stres Bozukluğu, genellikle, deprem, göçük, su baskını gibi doğal afetlerden, trafik kazalarından, ağır dayak, işkence, tecavüz, bombardıman gibi insanların yarattığı felaketlerden hemen sonra ortaya çıkar. Çıkış süresi en erken, olaydan birkaç saat en geç birkaç gün sonradır. Temel belirti duygulanım alanında olup, durumluk kaygı düzeyinin aşırı yükselmesine bağlı heyecan, korku ve panik belirtileri olur. Hastada aşırı duyarlılık vardır, bütün uyaranlara karşı tepki artmıştır. Bilişsel işlevlerde, travmatik olaylarla ilgili anılar dışında azalma vardır. Dikkat, algı, bellek, düşünce işlevleri yavaşlar. Kaygı düzeyi çok yükselirse bilinç alanı daralır. Bilinç bozuklukları ortaya çıkar (Köknel, 2004, s. 173).

İnsanlar şok tepkisi yaratan bu tür olaylarla karşılaştıklarında genellikle aşağıdaki dönemleri yaşarlar:

- Kazayı izleyen ilk dakikalarda kişi “şok” dönemindedir; donakalmış, şaşkın ve sersemlemiş görülür. Çoğu kez yaralarının derecesinin farkında değildir, kaza yerinde amaçsızca dolaşır, kendine ya da diğer kaza kurbanlarına yardımcı olmak için en küçük bir çabayı bile gösteremeyecek durumdadır.

- Şok belirtilerini izleyen dönemde kazayı uğrayan kişi, “edilgin ve telkine açık”tır. Kurtarıcı ekibin ve yardıma gelenlerin önerilerini izler. Kendi dışındaki kaza kurbanlarının durumuyla ilgilenmek isterse de davranışları, en basit işlemleri bile yapamayacak derecede yetersiz ve beceriksizdir.

- Psikolojik dengesini kazanmaya başladığı “toparlanma dönemi”nde kişi sürekli kazadan söz eder, kurtarma işlemlerinin yetersizliğinden yakınır ve genel anksiyete belirtileri gösterir. Çoğu kez gergin ve ürkektir, dikkatini toplamakta ve uyumakta güçlük çeker, başından geçen olayı anımsatan kabuslar görür ve çabuk yorulur. Kazayı atlatan kişi bu olayda sevdiklerini yitirmişse, bu belirtilere yas ve çöküntü de eklenir (Geçtan, 2006, ss. 195-196).

Olayı izleyen günlerde bu ruhsal belirtilerin olması ve ortalama bir ay sürmesi tümüyle normaldir. Birçok kişi bu dönemi kendi baş etme becerileri sayesinde atlatır. Bu dönemde yakınların, arkadaşların ve gerektiğinde uzmanların desteğini istemek, düzelmeyi kolaylaştırır; belirtilerin yerleşmesini önler. Olayın bitmesine ve koşulların düzelme yoluna girmesine rağmen belirtiler sürüyorsa, bu durum kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini bozmaya başlamışsa ruhsal tedavi gerekir (Baldık, 2004, s. 693).

Belirtiler

1. Olayın Tekrar Yaşanması

- İnsanın aklına olayla ilgili anıların sık sık ve birden bire gelmesi

- Olayın zihinde baştan sona tekrar tekrar yaşanması

- Kişinin olayla ilgili ya da başka konularda korkulu rüyalar görmesi

- Olayı hatırlatan herhangi bir uyarana şiddetli tepki verilmesi

2. Kaçınma Belirtileri

- Olayla ilgili düşünmemeye çalışma; olayı anımsatan konuşmalardan, yerlerden ve nesnelerden uzak durma

- Hiçbir şey hissetmediğini sanma ya da öyle davranma

- Olayın bazı bölümlerini unutma

- Olaydan önce yapılan işlerden, görüşülen kişilerden uzaklaşma

- Gelecekle ilgili planların, umutların gerçekleşmesi için yeterli zamanın kalmadığını düşünme, umutsuzluk hissetme

3. Aşırı Uyarılma Belirtileri

- Uyku bozuklukları

- Çabuk sinirlenme, tahammülsüzlük

- Dikkati toplamakta güçlük çekme ve buna bağlı unutkanlık

- Ani ses ya da hareketlere karşı aşırı irkilme, sıçrama davranışı

- Her an tetikte olma; olayın tekrarlanmasından korkma

4. Ek Belirtiler

- Suçluluk duygusu

- Aile, iş yeri, arkadaş ilişkilerinin bozulması

- Kendine zarar verici davranışlar

- Sebebi bulunamayan bedensel yakınmalar

- Kişilik değişiklikleri

- Yetersiz, utanç, umutsuzluk, öfke, sürekli korku duyguları (Baldık, 2004, ss. 693-694).

Gidiş ve Sonlanım

- Post travmatik stres bozukluğu, travmadan sonra herhangi bir zaman gelişebilir (Akut Stres Bozukluğu, travmatik olayın yaşanmasından sonraki dört hafta içinde gelişmiştir ve dört haftadan uzun sürmez).

- Belirtilerin yeğinliğinde dalgalanmalar olabilir, hastalar stresli yaşam olayları karşısında alevlenmeler yaşayabilirler

- Belirtilerin birden başlaması, sonlanımın iyi olacağının bir göstergesidir

- Post travmatik stres bozukluğu olan hastaların yaklaşık üçte biri tam olarak iyileşir

Psikolojik ve Psikiyatrik Tedavi

- Etkin baş etme yöntemleri geliştirme üzerinde odaklanan destekleyici psikoterapi yöntemi kullanılır

- Genellikle, imipramin ya da amitriptilin ile en az bir yıl süren ilaç tedavisi uygulanır

- Seçici serotonin geri alım inhibitörleri, Monoamin oksidaz inhibitörleri, Trazodon ve Benzodiazepinler de kullanılabilir (Köroğlu, 2005: 92-94).

İlaçlar ve Endikasyonları

Seçici Serotonin Gerialım İnhibitörleri (SSGİ)

SSGİ’ler presinaptik gerialım düzeneğini engelleyerek serotoninin ortamdaki varlığını arttırırlar.

Endikasyonları

• Depresif Bozukluklar

• Anksiyete Bozuklukları

• Bulimia Nervoza

• Diğer endikasyonları arasında premenstrüel disforik bozukluk, migren baş ağrıları, impulsivite ve kişilik bozuklukluklarında görülen duygulanım oynaklığı vardır (Köroğlu, 2005: 239).

Monoamin Oksidaz İnhibitörleri

MAO inhibitörleri, monoamin oksidaz enziminin, presinaptik sinir ucunda noradrenalin, serotonin ve dopamini yıkmasını engelleyerek etki gösterirler.

Benzodiazepin

Benzodiazepinler reseptör kompleksine bağlanarak GABA’nın etkinliğini arttırırlar.

Endikasyonları

• Yaygın Anksiyete Bozukluğu

• Anksiyete ile giden uyum bozukluğu

• İnsomnia

• Panik Bozukluğu ve Sosyal Fobi

• Obsesis Kompülsif Bozukluk

• Akut mani

• Alkol yoksunluğu

• Akut Ajitasyon

• Travma Sonrası Stres Bozukluğundaki “aşırı uyarılma” için

• Konvülsiyonların Akut tedavisi

• Tıbbi girişimler (Köroğlu, 2005, s. 260).

Trazodon

Yapısal olarak , antidepresan etkinlik gösteren benzodiazepinlere benzer.

Endikasyonları

• Depresif Bozukluklar

• İnsomnia

• Anksiyete Bozuklukları (Köroğlu, 2005, s. 247).

2. Akut Stres Bozukluğu

Akut Stres Bozukluğunun özellikleri, travmatik olayın zamanlaması dışında Post Travmatik Stres Bozukluğu’na benzer. Aralarındaki ayrım, Akut Stres Bozukluğu’nun en fazla dört hafta sürmesi ve travmatik olayla karşılaşmadan sonraki dört hafta içinde ortaya çıkmış olmasıdır. Akut Stres Bozukluğunda belirgin dissosiyatif belirtilerin ortaya çıkma olasılığı Post Travmatik Stres Bozukluğu’na göre daha fazladır. Akut Stres Bozukluğu olan hastaların yaklaşık %80’ninde daha sonra Post Travmatik Stres Bozukluğu gelişir. Akut Stres Bozukluğunun tersine Post Travmatik Stres Bozukluğu herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir ve yaşam boyu sürebilir (Köroğlu, 2005, ss. 94-95).

STRESLE BAŞA ÇIKMA ve TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Stres yaşantısının yer aldığı bağlamda, bedensel ve psikolojik aşırı uyarılma halini ve bunu belirleyen etkenleri azaltmaya ya da yok etmeye yönelik bedensel, bilişsel, duygusal ve davranışsal düzeylerde gösterilen çabalardır.

Stresle başa çıkma kavramı, bu araştırmada, yalnızca var olan stresli yaşantılarla başa çıkmayı içermeyip, gelecekteki olası stresli yaşantılarla da etkili bir biçimde başa çıkabilmek için güçlü bir kişisel donanım kazandırmaya yönelik önceden hazırlanıcı başa çıkmayı içerecek biçimde geniş anlamıyla kullanılmıştır.

Alan yazında, stresle başa çıkma yöntemlerinin beş farklı açıdan ele alındığı görülmektedir. Bunlar:

1. Freud’un Psikoanalitik kuramında önerdiği bilinçdışı “savunma mekanizmaları”,

2. Erikson’un “yaşam dönemleri” yaklaşımında sözünü ettiği, özgüven, öz yeterlik ya da içsel kontrol gibi “bireysel kaynaklar”,

3. Evrim kuramı ve davranışçı yaklaşımdaki, “problem çözme çabaları”,

4. Canon ve Selye (1976) gibi araştırmacıların ileri sürdüğü, hem insanların, hem de hayvanların stres karşısında gösterdiği, genetik olarak programlanmış “savaş ya da kaç” tepkisi,

5. Organizmanın, kendi fizyopsikolojik kaynaklarının zorlanıp tükenmesi karşısında gösterdiği, “uyum sağlamaya” yönelik, sürekli değişen bilişsel ve davranışsal çabalar olarak sıralanabilir (Aydın, 2006, ss. 7-8).

Stresle Başa Çıkmayı Zorlaştıran Kişilik Özellikleri

Bireyin stres yaşamamasının, kişilik donanımları ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, kişisel özellikler stresten korunabilme derecesini de belirlemektedir. Bireyin stresle baş edebilmesi, değişimlere uygun olarak kendini programlayabilme yeteneği ve esnekliğine sahip olması, çevre gelenekleri ve geçmiş tecrübelerinden elde ettiklerine dayanmaktadır.

Yaygın bir şekilde, bireyler, yaşadıkları stresi işlerine, ekonomik durumlarına, birlikte çalıştıkları ve yaşadıkları insanlara yani kendileri dışındaki etkenlere bağlama eğilimindedirler. Ancak, stresin gerçek kaynağı bireyin kendisidir. Bu anlamda en çok stresi etkileyen nedenlerden biri “olumsuz düşünme alışkanlığı”dır. Bu alışkanlığa sahip bireylerin yaşamdan zevk almaları zordur ve bu bireylerin stres kaynakları olaylar karşısındaki olumsuz bakış açılarıdır.

Çeşitli çalışmalar uyum sağlamayı zorlaştıran ve stresle mücadeleyi zor kılan bazı kişilik özelliklerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Stresle mücadeleyi zorlaştıran bu faktörlerden bazıları şunlardır:

• Düşmanlık duygularının baskın olması

• Her konuda kendileri açısından bir suçluluk payı çıkarılması

• Aşırı duyarlı ve duygusal olunması

• Benmerkezci yani egoist olunması

• Çocuksu diye adlandırılan olgunlaşmamış kişilik özelliklerinin olması

• Çevreleri ile etkileşim ve iletişimde yetersiz olan pasif bireyler olunması

• Kontrol kaynağı yaklaşımı: İç denetim sahibi bireyler kendi kaderlerini kendilerinin kontrol edebileceğine inanırlar. İç denetime sahip olmayan insanlar ise hayatlarının dış faktörler tarafından yönetildiğine inanırlar. Yapılan çalışmalar iç denetim sahibi bireylerin dıştan denetime inanan bireylere kıyasla daha az stres yaşadıklarını göstermektedir

• Algısal olumsuzluk (Örnek Aydın, 2006, ss. 163).

Strese Karşı Yedi İpucu

1. Bir insanı değiştirmek için zaman harcamayın. İşe yaramaz. Değiştirebileceğiniz tek insan kendinizsiniz.

2. Aynı anda tek bir şey yapın. Aynı anda çeşitli şeyler yapmak bir gurur kaynağı olabilir, ancak stres kaynağıdır da.

3. Hobilerinizle ilgilenmeyi ve arkadaşlıklarınızı sürdürün. Böylelikle, bir alanda işler kötü gittiğinde daima bir diğeri var olacaktır.

4. Eğer çözmeniz gereken özellikle can sıkıcı bir sorununuz varsa, bunu yazmak yararlı olacaktır. Sorununuzu kağıda dökme işlemi, düşüncelerinizin aydınlanmasına yardımcı olur. Ve sorun bir kez tanımlandıktan sonra çözülmesi daha kolay bir hale gelir. “İyi ifade edilmiş bir sorun, yarı çözülmüş sorundur.”

5. Sorun çözmenin diğer bir yöntemi de (sorun bir kez tanımlandıktan sonra), bilinçaltımızın çalışmasına izin vermektir. Bu yöntem sayesinde, sorunu çözmeye çalışmaz, gerçekleri bir araya getirmekle uğraşırsınız. Sorunla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgisi olduğunu düşündüğünüz her tür olguyla zihninizi meşgul edersiniz. Sonra günlerden bir gün, hiç ummadığınız bir anda çözüm birden bire kendiliğinden belirebilir. Eğer bir cevap gelmezse belki de yanlış bir soru soruyorsunuzdur. “Neden ben?” sorusu gibi, cevaplanamayan bazı sorular vardır. Bu nedenle, başka bir açıdan bakmaya çalışarak tekrar sorun.

6. Sorunları, daha ufak, daha kontrol edilebilir parçalara ayırabilme alışkanlığı edinin. Unutmayın: “ Benim için bir adım yeterlidir.”

7. Yaratıcı işlerle uğraşın; hayal gücünüzü sonuna kadar kullanacağınız ve sabahları yatağınızdan fırlamanıza, güne şevkle başlamanıza neden olabilecek şeylerle.

Unutmayın: Fiziksel açıdan daha iyi durumda olduğunuzda (daha iyi beslendiğinizde ve yorgun olmadığınızda), olumlu bir tutumla neşelendiğinizde hayatın getirdiği streslere daha fazla tahammül edebilirsiniz (Swede, Jaffe, 2003, ss. 60-62).

Stresi Azaltmada Yardımcı Olan Yöntemler

1. Gevşeme Teknikleri

Bütün stres azaltma tekniklerinin amacı, stresin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaktır. Bedenle ilgili teknikler de stresin beden üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmeyi amaçlar. Bu tekniklerden biri gevşeme tepkisinin öğrenilmesi ve uygulanmasıdır. Gerçekten gevşemeyi başarmış bir insanın solunumu derin ve rahattır, el ve ayaklara giden kan miktarının artması nedeniyle el ve ayakları sıcak ve ağırdır, kalp vuruşları sakin ve düzenli, karnı sıcak ve alnı serindir. Bedeninin bütün kaslarında gevşeme ve rahatlama görülür. Böylece stresin fizyolojik ve biyokimyasal kısırdöngü kırılır.

Gevşemeyi öğrenme yollarından uygulanması en kolay olanı ve en önemlisi doğru ve derin nefes almayı öğrenmektir. Nefes almanın kendisi bir gevşeme yolu olduğu gibi, diğer gevşeme alıştırmaları için de, alıştırmanın önemli bir kısmı olarak da kullanılır (Baldık, 2004, s. 654).

- Karından (Diyaframdan) Nefes Alma

Karından nefes alma parasempatik sinir sistemi ile bağlantılıdır ve sakinleştiricidir. Aynı zamanda akciğerlerin alt bölümüne, yaklaşık olarak %25 oranında daha fazla oksijen sağlar. Ve bu da kendinizi nasıl hissettiğiniz konusunda belirgin bir fark yaratabilir.

Karından (diyafram) nefes almak için:

1. Dik oturun. Burnunuzdan derin ve yavaşça nefes alın. Nefes aldığınızda karnınızın biraz ileri çıkması gerekir. Dörde kadar sayarak nefesinizi tutun.

2. Dudaklarınızı büzüp, yavaşça ağzınızdan nefes verin. Nefesinizi verirken, uyluğunuzdan, dizlerinizden, bacaklarınızdan aşağıya giden hafif rahatlama duygusunu fark edeceksiniz. Bu duyguya konsantre olun.

Kendinizi gergin hissettiğinizde, oturur durumda, karnınızdan birkaç nefes alın ve gevşeyin (Swede, Jaffe, 2003, ss. 104-105).

Bu şekilde nefes alma alışkanlığıyla

• Diyaframın altında kalan iç organlara masaj imkanı sağlanmış olur

• Bedendeki oksijen miktarı artar ve en uç ve en derin dokulara kadar ulaşır. Böylece stres altında ortaya çıkan adrenalin, noradrenalin gibi maddeler azalır ve kaybolur. Bunun sonucunda da kişi sakinleşir ve duygusal dengesini kazanabilir.

• Akciğere bütün kapasitesini kullanma imkanı yaratılmış olur. Böylece kan dolaşımı hızlanır (Baldık, 2004, s 655).

- Uyutarak Tedavi (Hipnoterapi)

Uyutarak tedavinin içinde derin bir gevşeme durumu söz konusu olsa da, hasta her zaman söylenenlerin bilincindedir ve hastaya kendi iradesi dışında bir şey yaptırmanın imkanı yoktur. Uykuyla uyanıklık arasındaki o “alacakaranlık durumunda” neler hissettiğinizi bir düşünün -sıcacık, rahat, güvenli ama yine de bilinçli. Bu sayede, uyutulduğunuzda neler hissedeceğinizle ilgili iyi bir fikir edinmiş olursunuz.

Hipnozdaki gevşeme durumu, kendi içinde öylesine tedavi edicidir ki, pek çok insan yaşamındaki strese göğüs germek için ihtiyaç duyduğu şeyin bu olduğunu fark eder. İyi eğitim görmüş hipnoterapistler aynı zamanda danışmandır ve sizi saran sorunlarla başa çıkmada size yardımcı olabilirler ( Markham, 1998: 183-186)

- Gerginliği Boşaltma

• İki eliniz yanda, düz bir şekilde ayakta durun

• Yavaşça nefes alırken, parmaklarınızla göğsünüzün üzerine vurun. Göğsünüzün tümünü parmaklarınızın vuruşlarıyla yoklamış olun

• Rahatsızlık vermeyecek miktarda nefes aldıktan sonra, nefesinizi tutun ve avuç içleriyle sert ve çok kuvvetli olmayacak bir şekilde vurarak göğsünüzü yoklayın. Bunu, avuçlarınızı göğsünüzün çeşitli yerlerinde dolaştırarak yapın (Özer, 2005, ss. 124-125).

- Akupunktur

Çinlilere ait eski bir uygulama olan akupunkturu pek çok kişi duymuştur. Bu teoriye göre, enerji yolları beden üzerindeki belirli basınç noktalarında birleşir ve yaşam gücü –ya da Chi- bu yollar üzerinde gezer. Enerji yollarında bir engel varsa, Chi gerektiği gibi gezemez ve bunun sonucu olarak sağlık olumsuz yönde etkilenir ( Markham, 1998: 183-186).

2. Zihinsel Teknikler

Duygusal rahatsızlıkların temelinde, duyguların ilişkiliği olduğu olaylardan ziyade, bireyin bu olaylara ilişkin yorumları ve bunların kaynağı olan inanç sistemi yatar. Bireyin çevresi ve kendisine dair düşünce, yorum ve anlam kalıpları ne ölçüde gerçekçi ve akılcı olursa, duyguları da o ölçüde sağlıklı, yani akla uygun olur.

a. Filtreleme

Filtreleme; belirli bir bütünü, bireyi, olayı, diğer öğeleri ya saf dışı bırakarak ya da onları görmezden gelerek bir tek öğeye dayalı olarak, ona ilişkin değerlendirme yapma anlamına gelir.

Filtreleme eğilimiyle baş etmek için birinci adım, odak noktasını değiştirmektir. Dikkati sorunun bizzat kendisine yoğunlaştırmak yerine, sorunun ortadan kalkmasına yardımcı olabilecek çözüm seçeneklerine yoğunlaştırmak gerekir.

b. Aşırı Genelleme

Filtrelemede nasıl bir bütünün tek veya birkaç öğesine, ayrıntısına veya parçasına takılarak ona ilişkin bir değer biçiliyorsa, genellemede de olayın tümü gözler önünde değilken bile, tek bir özellik veya öğeden yola çıkarak bütün hakkında bir genelleme yapılabilir.

Aşırı genellemeyi önlemenin en etkin yolu, yargıları somut kanıtlara dayandırmaktır. Yani tek tek olaylara, bir tek yanlışa, küçük bir ayrıntıya takılarak yargıya varmamaktır.

c. Kutuplaşmış Düşünce

Bu tür düşünme tarzında, kişinin kendi de dahil olmak üzere, insanlar ya iyidir ya da kötü; ya başarılı ya da başarısız; ya akıllı ya aptal; ya güzel ya çirkindir. Görüldüğü gibi kişilere verilen değerler ya bir uçtadır ya da diğer uçta, yani kutuplaşma söz konusudur. Bu durumda kişinin olumlu kutupta kalabilmesi için olağanüstü çaba sarf etmesi gerekir.

Kutuplaşma eğilimi ile başetmek için siyah beyaz zıtlığındaki yargılardan uzak durulmalıdır. Toptancı ben değerlerini bırakıp insanın bazen fedakar bazen egoist olabileceğini, cesur olmasına karşın ara sıra korkabileceğini kabul ederek, insanların küçük benlerden oluşturduklarını kabuk etmek gerekir.

d. Facialaştırma

Olayların olumsuz yönlerini abartıp durumu facia olarak algılamak, kaygı ve endişeyle sonuçlanır. Bu tür aksak düşünceler, kişinin “insanların ve diğer şeylerin olmasını istediğimiz gibi olmaması dehşet vericidir” şeklinde yanlış inancından kaynaklanır. Bu tür bir yanlış düşünce şekline ve inanca sahip kişi, atacağı her adımdan önce aşırı düzeyde emniyet garantisi arar ve bunun sonucunda da sıklıkla “treni kaçırır”.

Facialaştırma eylemi ile başetmenin başlıca yolu, söz konusu durumun yol açabileceği olası sonuçları gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmektir.

e. Suçlama

Suçlama eğilimi başkalarına olduğu gibi, kişinin kensinede yönelmiş olabilir. Kendisini suçlayan kişi, başkalarının kendisine yönelttikleri tercihleri kanun haline getirip kendisini bunları karşılamaya mecbur hissedebilir (Baldık, 2004: 658-664).

3. Beslenme

• Meyve ve sebze tüketiminizi arttırın (Sebzelere ağırlık verin).

• Öğütülmemiş hububat yiyin. Hububatlar B kompleksi ve diğer besleyiciler açısından zengindir.

• Fasülye ailesine mensup gıdalardan daha çok miktarda yiyin

• Şekeri en aza indirin.

• Yemek yeme alışkanlığınızı, üç büyük öğün yerine, dört veya beş mini öğün şeklinde değiştirin. Bir şey yemeden dört saatten fazla süre geçirmeyin

• Kafeinden uzak durun.

• Her gün altı ila sekiz bardak su için.

• Yağlar konusunda dikkatli olun. Bu etler ve kümes hayvanları için de geçerlidir.

• Tuz konusunda dikkatli olun.

• Farklı yiyecekler yiyin (Swede ve Jaffe, 2003, ss. 77-79).

Otlarla Tedavi

Otlarla tedavi binlerce yıldır, özellikle Çin’de kullanılmaktadır. Ayrıntılı bir inceleme ve tanıdan sonra bitkiler, belirli bir takım belirtileri tedavi etmek amacıyla ilaç olarak reçeteye yazılır. Doğu’da uygulanan otlarla tedavi yönteminin egzama, sedef gibi stresin sebep olduğu deri rahatsızlıklarının iyileştirilmesinde özellikle etkili olduğu görülmüştür.

Otlarla tedaviye başlamadan önce, bu ilaçları ne kadar süreyle kullanacağınızı öğrenmek için profesyonel bir kişiye danışmanızda yarar vardır; çünkü doz aşımında bazı bitkiler zehirleyici etki yapabilir ( Markham, 1998: 183-186).

Gevşeme tekniklerinin yanı sıra kişinin sağlıklı bir yaşam için yapabileceği diğer şeyleri şöyle sıralayabiliriz:

3. Beslenmede öğünlere dikkat edilmeli ve öğün atlanmamalıdır

4. Yaşın gereklerine göre sağlıklı beslenmelidir

5. Alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır

6. Uykunun önemi çok büyük olduğundan uyku saatlerine özen gösterilmelidir

7. Spora önem verilmeli, beden hareketlerinin yararı unutulmamalıdır. Belirli bir dalda uğraş verilmese bile, mutlaka yürüyüş yapılmalıdır (Baldık, 2004: 657).

Yardımcı Tedavi

Kokularla Tedavi

Kokularla tedavi yönteminde çiçeklerden, bitkilerden, otlardan ve baharat özünden elde edilen yağlar kullanılır. Bunlar tedaviyi uygulayan uzman tarafından masajla bedene yedirilir ve bunun sonucunda küçük parçacıklar kan dolaşımına katılır. Her yağın ayrı bir tedavi edici kullanımı vardır. Deneyimli bir terapist, ayrıntılı bir tanı koyduktan sonra, bu yağlarla yalnızca size uygun bir karışım hazırlar ( Markham, 1998: 183-186)

Homöopati

Homöopatide, her hastaya ayrı bir ilaç reçetesi yazılır. Temelinde “benzeriyle tedavi” ilkesi vardır. Geleneksel tıptan çok farklıdır. Örneğin, uykusuzluk çekiyorsanız, uyumanıza yardımcı olacak maddeler yazmak yerine, uyarıcı bir maddenin en küçük parçasını içeren bir ilaç verilir. Bu felsefenin temelinde şu gerçek yatar: vücudumuz yaptığının farkındadır ve kendi kendini tedavi etme sürecini harekete geçirir. Homöopati ilaçlarının hiçbir yan etkisi yoktur, ayrıca bağımlılık da yapmazlar. Aslında bu dozda ilaçlar, genellikle bebekler ve küçük çocuklar için yazılır ( Markham, 1998: 183-186)

Psikoterapi Yöntemleri ve Tedavi

İnsan kişiliğini açıklamaya çalışan teorilerin normal dışı davranışları ele alış ve tedaviyle ilgili sorulara verebilecekleri cevabı veya önerileri olması şarttır.

Bu teorilerin her birinin bağlı oldukları yaklaşım çerçevesinde kendilerine özgü terapi yaklaşımları vardır. Bir kısmı, kişinin kendi problemi hakkında bir anlayış kazanması üzerinde dururken, bazıları uyumsuzluk yaratan davranışı doğrudan değiştirmeye çalışır, diğerleri bozuklğu biyolojik temelde tedaviye yönelir, bir diğer kısmı ise toplumun yardımcı oluşu üzerinde durur.

Psikoterapi terimi çok çeşitli teknikleri kapsar ve hepsi de heyecansal açıdan rahatsız kişilerin davranış ve hislerini değiştirerek onların diğer insanlarla ve olaylarla daha kolay başa çıkma yollarını geliştirmelerine yardımcı olma niyetindedirler (Arkonaç, 2005: 428).

Yaygın üç psikoterapi yaklaşımı:

• Psikoanaliz

• Kişi-merkezli terapiler

• Davranışçı terapiler (Lazarus, 2005: 133).

Yaklaşımlar ve Tedavinin Amaçları

Psikoterapinin amaçları ve genel yaklaşımı, danışan ve terapist arasındaki ilk görüşmede seçilir, ancak terapi süresince amaçlar değiştirilebilir. Terapist bazı bilgi kaynaklarından yararlanarak tedavide ne elde edebileceğini ve neyin gerektiği hakkında fikir sahibi olabilir. Bir kaynak, hasta ve hastanın akraba ve arkadaşlarından alınan, hastanın yaşam öyküsüdür. Bir diğeri isefizik muayenedir. Üçüncüsü, kişinin zeka, kişilik, mesleksel yetenek testlerini içeren psikolojik muayenedir.

Hastanın durumunda eğer çevresel engeller vurgulanıyorsa, hastanın tedavisinin amacı, şimdiki yaşam durumunu değiştirmek olur. Sosyal engellenmelerin kaldırılıp yaşam koşullarının düzeltilmesinde özellikle sosyal hizmet uzmanları yardımcı olurlar. Etkileşimsel analiz ve bazı aile terapileri ile tıkanmış olan iletişim yollarının yeniden açılmasına çalışılır.

Eğer terapist kişisel engellenmeler üzerinde odaklaşıyorsa, tedavinin amacı hastaya destek ve güven sağlamak olur. Örneğin, varoluşçular ve danışandan hız alan terapistler hastayı olduğu gibi kabul ederler; destek ve koşulsuz sevgi sağlayarak hastanın dünyayı, biraz daha kuvvetli hissederek göğüslemesini amaçlarlar.

Psikanalistler anormal davranışları altta yatan güdüsel çatışmaların ve köklü kişilik bozukluklarının bir belirtisi olduğuna inanırlar. Hastanın zorluklarının nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışarak, hastanın içgörü ve kendini anlamasına böylece nevrotik savunmalarını bırakıp esnek, uyumlu davranış biçimleri geliştirmesine yardımcı olurlar.

Davranışçı terapistler bütün davranışların öğrenme ürünü olduğuna inanırlar. Anormal davranan bir kişi uygun olmayan davranışları öğrenmiş ve kültürdeki gerekli beceriler için yeterli olmayan bir eğitim almış olabilir. Bu görüşte olan bir terapist yeni uyumlar öğrenme ve uygun olmayan davranışlarda öğrenmenin çözülmesi için davranışın değiştirilmesi denen özel teknikler kullanır (Morgan, 2005: 349-351).
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Stres ve Tedavisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Burçak DEMİRKAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Burçak DEMİRKAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Burçak DEMİRKAN'ın Makaleleri
► Stres ve Stres Kaynakları Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK
► Stres ve Stres Yönetimi Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Stres ve Tedavisi' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Türkiye'de Boşanma Durumu Aralık 2012
► Çocuk ve Televizyon Ekim 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:46
Top