2007'den Bugüne 92,326 Tavsiye, 28,224 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sınavlar ve Sonrası İçin Tavsiyeler
YAZI #3001 © Yazan Psk.Mahinur DOĞAN ATEŞ | Yayın Haziran 2016
Sayın Veliler!

Size “veli” diye hitap ediyorum. Zira bahse konu edeceğim çocukların “sorumluluklarını taşıyan”, “onların emanet edildiği”, “sorgusu sizden yapılacak” evlatlardan söz edeceğim.
“Velayet”, bizim için aile mahkemelerinde bu anlama geliyor. Biz “velisi” olduğunu bildiğimiz kişiden çocuğun hesabını sorarız, arada bir parmağımızı gözlerine gözlerine sallar “sakın ha!” deriz.
Siz de zaman zaman kendinizi böyle hesaba çekin. Çocuğun size hangi amaç uğruna verildiğini sık sık hatırlatın kendinize.
Neyse. Bu kadarla iktifa edelim. Bundan sonrası hadsizlik olur.
Son 20-25 yıla damgasını vuran, bizim tarafımızdan tercih edilmemiş, ama başrolünde velilerimiz ve evlatlarımızın oynadığı ardı arkası kesilmeyen yarışmalar var. eskiden yarışmalar insanları eğlendirmek için yapılır, insanların oraya kadar gelip özgüvenlerini ortaya koyma başarılarını ödüllendirmek amacıyla küçük hatıralar verilir, yarışmanın sonunda da hem yarışan hem izleyen hiçbir şey kaybetmemiş gülümseyerek ayrılırdı.
Ne zamandır bilmem, yarışmalar büyüdü, ödüller büyüdü ve insanlar yatırımlarını yarışma üzerine yapmaya başladılar. Yatırım yaptıkça kazanmak, kazanmak isterken de hiç farkında olmadan, önceden “yarışmacı arkadaşlar” dedikleri insanlara “rakibimiz” demeye başladılar. Yani artık yatırımlarımızı “başkalarının kaybetmesi üzerine yapmaya başladık.
Bilin bakalım bu yarışmalarda kazanmak için kendi yerimize kimi kullanmaya başladık?
“Ben yaşayamadım sen yaşa!”, “Ben alamadım sen al!”, “Ben giyemedim sen giy!” vb ..... dediğimiz, aslında hayatımızın en büyük yatırımları, çocuklarımızı.
Bana “LYS yaklaşıyor, velilere ne tavsiye edersiniz?” diye sordular. Düşünüyorum da bulunacağım tavsiyeler neye yatırım olacak? 10 gün sonra yapılacak olan sınava. Ben Allah'ın hayat verdiği, “sınavdasın” dediği, Kendi Ruhu'ndan üflediği en değerli varlığa değil de “bostana patlıcanı eken mi olsun bostandan patlıcanı toplayan mı olsun diye kara kara düşünürken; bunu izleyen herkese “patlıcanı ekenle toplayan adamları yetiştirmenin yollarını anlatır gibi” hissettim.
Ama yine de.....
“Dünya Ahiret'in tarlasıdır” deyip, yatırımlarınızı nasıl yapabileceğinize dair istişare ehliyetimi kullanayım bir psikolog olarak. Ancak bilmenizi isterim ki; söz konusu “çocuk”sa; kısa vadeli yatırımlar pek meyve vermez. Eğer “sınava 10 gün kala çocuklarımıza nasıl davranalım, onlara ne yemekler yapalım? Nasıl moral destek verelim?” diye merak ediyorsanız, zaten ergen olan çocuklarınıza açık açık “Bu benim hayatımın sınavı, 10 gün boyunca dile benden ne dilesen” demeniz yeterli. Hem net bir cevap alır ne yapacağınızı bilirsiniz hem de “elimden geleni yaptım” diyerek sorumluluğun size ait olmadığı hülyalarıyla kendinizi rahatlatırsınız. Tam 10 gün süreli olarak çocuğunuzla “sağlıklı” bir ilişkiniz olur.
“Bunu herkes söyler, sen psikolog olarak konuş” diyorsanız............
Şöyle derim:
Madem çocuğunuz önemli bir yarışa girecek ve siz de ona destek olmak istiyorsunuz, “ona ne pişirsem, onu nerelere götürsem?” diye kendinizin, çocuğunuzun ve ilişkinizin dışında gelip geçici şeylere odaklanmayın. Yemekler, gezilen yerler, yapılan alışverişler, verilen harçlıklar”......
En büyük enerjiyi “düşünmeye” harcayın. Hayatınızda kaç kere “düşünme sonucu ödüllendirildiğinizi ya da yoksun bırakıldığınızı” düşünün. Yeteri kadar düşünemediğiniz için kaç kere “yetersiz” görüldüğünüzü, bundan sonra insanların sizi “düşünme” eylemine layık görmediklerini, size bakarlarken “beyin takımına” layık görmediklerini, kol bacak muamelesi yaptıklarını, isminizin kolay kolay hatırlanmadığını, insanlarla her karşılaşmanızda kendinizi yeniden tanıtmak zorunda olduğunuzu, herhangi bir kapıya ismi yazılanlardan olamadığınızı, insanların oraya başkası için gelip size sadece yer-yön sorduklarını, (ki bunlar aslında sizin hayalleriniz değil mi?)....... kısacası, insanlar arasında “belirgin” olamadığınızı düşünün. Ve bunu çocuğunuzun masasında, o ders çalışırken yapın. Ona bakarak yapın. Kazanmak istediği şeyin aslında hemhal olmaktan hoşlandığı ve eli değmişken geçimini de sağlayacağı bir helal rızık kapısı mı, yoksa sizin gözünüze baktığında görmek istediği, hiçbir zaman eksilmeyen bir pırıltı mı? Bunu düşünün.
Size “veliler” diye hitap ettim. “velayet” bir makamdır. Büyüklere verilir, istemese de verilir. Olgunluk gerektirir. Hiç düşündünüz mü, neden?
Başkaları ne düşünür bilmem ama, benim için bunun yegane cevabı “sizin bir zamanlar onun yaşında olduğunuz” gerçeği. Yani geçmişinize dönüp baktığınızda, gözünüzde canlanan yaşanmışlıklar ve geleceğe baktığınızda bunun ışığında öngörüleriniz var.” O ise bu çağı ilk defa yaşıyor, o yüzden hayatı sizin velayetinize emanet edilmiş.
Düşünme egzersizlerine devam. Malum sınava az kaldı. Oflayıp puflarken çocuğunuz, belki çözmekte zorlandığı bir soru için, siz de ona ne zaman oflayıp pufladığınızı düşünün. Mesela bir çocuk gelmiştir, yüksek not almıştır sizinkinden, içinizden geçirmişsinizdir sizinkinin yapamadıklarını. Başkalarına doğru yükseltmeye(!) çalışırken oflayıp puflamışsınızdır çocuğunuza.
Tam 10 gün çocuğunuzla birlikte çalışabilir misiniz düşünmeye. Tıpkı Ramazan'ın son 10 günü itikafa çekilir gibi. Sınav günü “çocuğunuzun koşulsuz annesi-babası” olabilir misiniz?”. Bu sınavı geçebilir misiniz? Ve size umut verici bir şey söyleyeyim: Sizin sınavınızda hiç rakip yok. Sadece çocuğunuzu ne kadar koşulsuz sevdiğinizi hatırlayıp, doğru cevap sayısına bakmayı unutacaksınız.
Size en büyük tavsiyem: yatırımlarınızı çocuğunuzun mesleğine değil, mutluluğuna yapın. Siz kesin kazanırsınız. Çocuğunuza gelince, sizin kazandığınız şey, zaten onun en büyük sermayesi, bu sermayeyle de hiçbir yatırımı kazanmama ihtimali yok.
Değil mi ki Rızık Allah'tan!

Sevgili Gençler!

Sizlerin yerine koyduğum zaman kendimi, el mahkum kendi dönemime gidiyorum. Küçük yaşlarda farklı hobilerim vardı. Köy çocuğuydum. En büyük zevkim şehirden gelen koca koca test kitaplarını çözmekti. Önümde beni bekleyen herhangi bir sınav yoktu ve hatta test kitaplarının kapaklarında yazan birçok kısaltma harfinin anlamından da haberim yoktu. Tek bildiğim, “kitabın tamamını okumadan sevdiğim bölüme, yani sorulara geçemeyeceğim” şeklindeki kabullenişimdi. Her gün sabırsızlıkla konuları okuyup heyecanla sorulara geçerdim. Sonraaaa.... en sevdiğim kısım. Testleeeerrrr.... genellikle çok da zor olmayan, ama giderek karmaşıklaşan, yani her biri bir öncekinden daha fazla bilgi birikimi gerektiren, bazen bilmesen de cevabı bulmak için akıl yürüttüğüm ve en sonunda cevap anahtarına bakmak için kendime özgürlük tanıdığım o an.......
anlatabildim mi bilmiyorum ama, ben hiç ders çalışmadım, yıllarca bulmaca çözdüm, çok eğlendim, en büyük eğlencemi elimde her yere taşıdım. Bir gün “sınav” dediler. Meğer insanlar sınava girerek okul kazanırlarmış. “tamam dedim. Sonradan öğrendim ki, insanlar sınava girmek için ders çalışırlarmış. O da yetmez, kursa giderlermiş, deneme sınavı varmış, sınav süresi varmış, sınav stresi varmış, soru bankası varmış, danışman hoca varmış, dersane taksidi varmış, çalışma kampları varmış..........
Sınavı geçememek varmış...........
Bunların hepsini sonradan öğrendim. Köy çocuğu olmanın nimet olduğunu öğrendim.
Bana dediler ki “LYS geldi çattı, gençlere ne tavsiye edersiniz?”
Herhalde “sınavdan 10 gün önce yeni konu öğrenmeye çalışmayın, var olanı pekiştirin, bol bol soru çözün, son 2 gün onu da bırakın, gezin, dinlenin, sınavı unutun, son gece erken yatın, kahvaltıda tahin pekmez yiyin, yanınıza şeker alın.....” dememi beklediler.
Ama düşündüm ki, “ben diyetisyen değilim” hangi besin ne kadar zihin açar, sizden fazla bilgim yok.
Tek bildiğim, “alışık olmadığınız her şey, rahatsız eder.” Bir güne özel beslenme, bir güne özel uyku, bir güne özel alışveriş.....
Bir güne özel yatırım size neyi kazandırır bilmem ama, neyi kaybettirir söyleyeyim......Geri kalan günlerinizi....
Uğraşıp durduğunuz “bir gün” den sonra ne yapmayı, hayatınıza nasıl devam etmeyi planlıyorsunuz? Yoksa o günden sonra yaşamayacak mısınız?
Bir doktor için hasta görmek, bir öğretmen için not vermek, bir mühendis için çizim yapmak, bir işçi için tuğla örmek neyse, bir öğrenci için “sınava girmek” aynı şeydir. Bunun hayatınızın normal'i olduğunu kabul edin. Haddinden fazla duygusal yatırım yaptığınız herşeyin sonucu aynıdır “hayal kırıklığı”. Öyle çok hayal kurarsınız ki beklentiler yükselir de yükselir. Ve her insanın gerçekle yüzleştiği an olduğu gibi “o kadar da değilmiş be” dediğiniz an mutlaka gelir.
Size bir diyetisyen gibi “bunu yiyin, bunu için, buna dokunmayın” demeyeceğim. Çünkü sizi 10 güne sığdıramam. Sınava girerken yapmanız gerekenler, ders çalışırken yapmayı tercih ettiklerinizdir. Eğer ders çalışırken boyuna şeker yemiyorsanız, sınava girerken de yemeyin. Eğer her gün 6 saat uyuyorsanız o gece 8 saat uyumaya zorlamayın kendinizi. İnsan vücudu değişikliklere 1 günde ayak uyduramaz. Nasıl çözdüğünüz soru sayısını her geçen gün arttırarak, zihinsel aktivitelerinizi hızlandırıyor ve bunu zamana yayıyorsanız, sınava hazırlanmak için verdiğiniz emek de, o güne özel olmasın. Yatırımınızı 1 güne yapmayın. Belki daha önce olmasa da son 1 yıl sınava ayırdığınız bu vakit, sizin hayatınızda bir disiplin oluşturmuştur. Belki öncesinde hiç düzenli okumuyordunuz, sınav bahanesiyle ders kitapları da olsa, okumanızı düzene koydunuz. Sınavın ertesinde hayatınız boyunca kazancınız bu olsun. Sınavı bir amaç değil araç olarak kullanın. Kesinlikle kaybetmeyeceğiniz kesin.
Fark edin ki, sin sınavdan 1 gün önce ne kadar zeki idiyseniz, sınavdan 1 gün sonra da o kadar zeki olacaksınız. Sınavda ölçülen şey, sizin zekanız değil, “stres altında bilgilerinizi işe yarar hale getirme başarınız.” Eğer siz çalışırken çözdüğünüz soru sayısı kadar, dışarıda “sorun çözüyorsanız”, sınavla kazanamayacağınız kadar başarı elde etmiş olursunuz. Hani hep anlatırlar ya “üniversite mezunu işsizler, adam okulda derece yapmış ama burada asgari ücretle çalışıyor” ya da “hayret, hiç beklemezdim, okulda da pek parlak bir öğrenci değildi ama, baksana imrenmemek elde değil.”
Genç arkadaşlarım!
Bazılarınızın bir kulağından girip öbüründen çıkıyordur söylediklerim. O zaman bunları duymaya ihtiyacı olanlara sesleneyim. Bilim adamları henüz beynin kapasitesini, yani yeteneklerini keşfedemedi. Yani hiçkimse sizin neyi ne kadar başarıyla yapabileceğinizi %100 doğru biçimde ölçemez. Eğer öyle olsaydı, milyonlarca kişiye aynı sorular sorulmazdı. Aynı soruları sormak, zekanızı, yeteneklerinizi, ilgi alanlarınızı aynı kabul etmektir. Hiç olmazsa bunu aklınızdan çıkarmayın, ve “ben yapamadım, ben yetersizim, beceremiyorum, başarısızım.” diye kendinizi etiketleme tuzağına düşmeyin. Osmanlı medreselere ne yazarmış? “Burada hiçbir kuşa yüzme öğretilmeye çalışılmadığı gibi hiçbir balıktan da uçması beklenmez.”
Mesleğinizi seçerken içinizde sizi heyecanlandıran şeyin ne olduğuna bir bakın. Ailenizin hayalini gerçekleştirmek mi? Daha fazla para kazanmak mı? Heyecanını hiç kaybetmeden uğraştığın şeyin üstünden bir de geçimini sağlamak mı? Bu belki size, kendinize verdiğiniz değerle ilgili bir ipucu verir. O günden 1 gün önceki sizle 1 gün sonraki siz arasında bir fark olmayacak, ama siz başkalarının gözüne bakarak kendinizi oradan görmeye çalışacaksınız. Yapmayın. Kendinizi görmek istiyorsanız, yalnızca aynaya bakın.
Ama ille de “Mahinur Abla sen bize ne yiyip ne içelim ondan haber ver” diyorsanız....
Dediğim gibi “alışık olmadığınız şeyleri alışık olmadığınız miktarda yiyip içmeyin.”
Başarıyı yiyip içtiğiniz şeyde, çözdüğünüz soru sayısında ararsanız, stresten kurtulmanız çok zor olur. “Başarı içselleştirilmiş olandadır. Normal'in içinde, rutin'in merkezindedir.
Sizin içinizde olan size başarı getirir; dışarıdan iliştirmeye çalıştığınız şey ise sadece size yorgunluk getirir. Eğer gerçekten başarılı olmak istiyorsanız, “adına çalışmak demeyeceğiniz işi seçin; eğer mutlu olmak istiyorsanız, aynaya sık sık bakın.”


Psk. Mahinur Doğan Ateş
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mahinur DOĞAN ATEŞ'in Makaleleri
► İlk Gece İçin Tavsiyeler Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
► Sınavlar Sınavlar Öss-Sbs Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► Başarısız Sınavlar Psk.Serpil YILMAN KAYA
► Her Amacın Başı Sınavlar Psk.Nihal UYAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Sınavlar ve Sonrası İçin Tavsiyeler' başlığıyla benzeşen toplam 51 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:29
Top